Site icon International Journalists

Yeni Medya Bölümleri Yayılıyor: Gazeteciliğe N’oluyor?

Dört yıl öncesine kadar, Türkiye’deki iletişim fakülteleri ‘yeni medya’ mezunlarına sahip değildi. Dijital devrim, her şeyi değiştirirken iletişim fakültelerini es geçmedi. Bir yandan kimi geleneksel gazeteciler bu yeni çağa adapte olmaya çalışırken; bir yandan da yeni nesil iletişimciler yetişmeye ve sektöre girmeye başladı. Haber merkezlerinin yanı sıra iletişim fakültelerindeki bu değişim sürecini, yeni medyanın ‘yeni’sini, geleceğini ve geleneksel gazeteciliğin ömrünü yeni medya akademisyenlerine sorduk.

2009 yılında açılan ‘Yeni Medya’ bölümü ile Türkiye’de söz konusu değişimin öncüsü olan Kadir Has Üniversitesi’nden Doç.Dr. Çiğdem Bozdağ konuşmasına, “Türkiye’deki gazeteler ve gazetecilik eğitimi dijitalleşme konusunda oldukça yavaş ilerliyor ancak son yıllarda bu konuda bir sorgulama olduğunu ve bununla gelen bir gelişme olduğunu düşünüyorum. Mesela farklı formatlarda haber yapan ve dijitalin getirdiği olanaklardan faydalanan haber platformları ortaya çıkıyor, journo.com.tr buna bir örnek” diyerek başlıyor.

‘Pek çok gazeteden daha yaratıcı düşünüyorlar’

Bozdağ kendi öğrencilerinden hareketle, yeni nesil iletişim öğrencilerinin bölümlerine aslında hiç de yabancı olmadıklarını, dijitalle büyüyen bir kuşak olduklarını vurgulayarak konuşmasını şöyle sürdürüyor: “Ben öğrencilerimin katılımını oldukça iyi buluyorum, hatta dijitalleşme konusunda tık almaya dönük belli ezberler üzerinden hareket eden pek çok gazeteden daha yaratıcı düşünebiliyorlar. Onlar kendi gündelik hayatlarında da sürekli içerik üretiyorlar. Derslerde ise bu içerikleri nasıl daha profesyonelce üretip yönetebileceklerini öğreniyorlar. Ve öğrencilerin kendi ürettikleri çok başarılı işler var. Örneğin bizim bölümde gazetecilikle ilgilenen öğrencilerin online haberlerini yayınladıkları Cibali Postası var. Ana akımda haberlerin düşen kalitesini de düşününce, ben açıkçası öğrencilerin yaptıkları bu haberleri izlemekten daha çok keyif alıyorum.”

‘Türkçe kaynaklar sınırlı, İngilizce şart’

Sektörde lisan bilen gazeteci oranının azlığına dikkat çekerek, yeni medyada bunun artık daha büyük bir sorun teşkil ettiğini kaydeden Bozdağ, İngilizce’nin yeni medya okumak ya da bu alanda çalışmak isteyenler için vazgeçilmez olduğunu anlatıyor: “Dijitalleşmenin de beslediği giderek küreselleşen bir iletişim ortamından bahsediyoruz ve burada insanlar artık uluslararası ağlarda çalışmak ve başka ülkelerden insanlarla iletişim kurmak zorundalar. Üstelik yeni medya sürekli yenilenen ve değişen bir alan, buradaki gelişmeleri, trendleri yakından takip ediyor olmak çok ama çok önemli. Bu konuda Türkçe kaynak sayısı da oldukça sınırlı, İngilizce kaynakları mutlaka takip ediyor olmak gerekiyor.”

‘Herkesin dijitale ayak uydurmaya ihtiyacı var’

Bozdağ, üniversitelerin gazetecilik bölümleri yeni medya bölümlerine dönüşürken gözönünde bulundurulması gereken bir meseleye daha dikkat çekiyor: “Yeni medya gazetecilikten çok daha geniş bir alan, internet gazeteciliği bu alan içinde bir alt alan diye düşünebiliriz. Yeni medyanın girişimcilik, internet ve mobil pazarlama, dijital içerik yönetimi, dijital uygulamalar, dijital yayıncılık gibi başka alt alanları da var. Bunlar da tabi bir yandan dijital gazeteciliği besleyen alanlar. Bugün dijital içerik yönetimine dair bilgi sahibi olmadan haber yapmak çok da mümkün değil. Bugün sağlıktan eğitime, gazetecilikten televizyonculuğa hemen her alanda faaliyet gösteren firmaların dijitale ayak uydurmaya ihtiyacı var.”

Narin: Gazetecilere kodlama öğreteceğiz

ABD’de doktora sonrası araştırmacı olarak bulunduktan sonra, yakın zamanda Türkiye’ye dönen Akademisyen Bilge Narin ise Gazi Üniversitesi İletişim Fakultesi’nde birkaç ders verme hazırlığında. Dr. Narin öncelikle hazırlık aşamasındaki derslere ve içeriklerine değiniyor: “Gazeteciler için programlama dili dersimiz için bu yıl ilk kez öğrenci alabileceğimizi umuyorum. Dersin içeriği ABD ve Avrupa ülkelerindeki benzer ders içeriklerine paralel olacak şekilde HTML, CSS, basit düzeyde JavaScript öğretimini kapsıyor. Öğrencilerin ders sonunda responsive design (duyarlı/esnek tasarım) ile kendi web sayfalarının kodlarını yazabilmelerini amaçlıyoruz. Açıkçası asıl hedef, temel kodlama mantığını öğretmek. İlgi duyan öğrenciler zaten diğer programlama dillerini öğrenebilecektir. Ayrıca yine bu sene veri gazeteciliği dersinin de açılmasını planlıyoruz.”

Narin bu girişin ardından, yeni çıkan kitabı ‘Gazetecilik 2.0 – İnternet Gazeteciliğinde Hipermetinsellik’te de bahsettiği üzere yeni medyanın ayırt edici 3 temel özelliğini özetliyor: “Birincisi metinlerin, görsel öğelerin ve seslerin aynı haber öyküsü içinde kullanılabilmesi, ortak bir dijital platformda birleşmesi. İkinci özellik etkileşim. Yani gönderici ve alıcı arasındaki karşılıklı iletişimin olanaklılığı. Son olarak hipermetinsellik de doğrusal, başlangıcı ve sonu belli, geleneksel yazılı metnin aksine linkler ve etiketlerle açımlanan dijital metni anlatan bir özellik.”

‘Kişiselleştirilmiş haber akışı sizi dar görüşlü yapabilir’

Tüm bu özelliklerin hızı ve okura zaman kazandırması gibi olumlu özelliklerin yanı sıra işin olumsuz boyutlarına da değiniyor Narin: “Teknolojik gelişmelerin bir de öteki yüzü var: Yalan ve yanıltıcı haberlerin hızla yayılması gibi. Yine haberlerin kişiselleştirilmesi ile yalnızca belli kaynaklar, konular ya da ideolojik yönelime sahip içerikleri seçen bir okur kitlesi söz konusu. Kişiselleştirilmiş haber akışı ilk bakışta çok faydalı, ancak öyle değil. Örneğin bu teknolojiler bilinçli ya da bilinçsiz olarak algoritmik yanlılığa neden olabiliyor. Bu durum, dar görüşlü ya da eksik bilgilendirilmiş bir kamuoyuna yol açabileceği için eleştirilmekte. Otomatik filtreleme nedeniyle, kullanıcılar önyargılarını aşmalarını sağlayacak enformasyonla hiç karşılaşamıyor; yalnızca kendi seslerine yakın olanlara maruz kalabiliyor. Böylece farkında olmadan kendi önyargılarını güçlendiren enformasyon konu ve kaynaklarına kilitleniyorlar.  Yeni medya bölümlerinde öğrencilere tüm bu teknolojik gelişmelerin medya sektöründe yarattığı dönüşüm olumlu ve olumsuz boyutları ile öğrencilere aktarılıyor. Yeni etik sorunlar, yeni haber anlatı biçimleri, bu içeriklerin oluşturulmasına yönelik teknik beceriler bu bölümlerin eğitim içeriğini oluşturuyor.”

Ancak Narin, yeni medya öğrencilerinin teknolojiyi hızlı benimseyip kullanıyor olmalarının haber odasındaki değişimi, yeni etik sorunları ve yeni ihtiyaçları bütünüyle kavradıkları anlamına gelmediğinin de altını çiziyor.

Uğurlu: Eğitim insan ve toplum odaklı olmalı

İstanbul Kültür Üniversitesi Yeni Medya bölümünden Yrd. Doç. Dr. Saadet Uğurlu’nun bu alanda özellikle üzerinde durduğu konulardan biri Narin’in de bahsettiği etik meselesi. Uğurlu, bu konuda nasıl bir eğitim politikası izlediklerini şöyle anlatıyor: “Öncelikle ‘insan‘ ve ‘toplum’ odaklı iletişim müfredatlara eklenmeli. Cinayetlerin artmasında bıçağın icatı ve neden çıktığının yanı sıra, bıçağı kullanacak kişilerin katil yerine, nasıl başarılı aşçı ve doktor yapabiliriz bunu düşünmek gerekecektir. Burada mutlaka başka etken ve kriterler var ancak eğitimciler olarak bizim hedeflerimiz mecraların ‘insan’ ve ‘toplum’ a nasıl fayda ve değer katacağı üzerinde olmalı. Ben bu bağlamda 14 senedir elimden geldiğince öğrencilerime iletişim dersleri verirken; bir yandan da iletişimi hangi amaçla ve nasıl kullanabileceklerine örnek olması anlamında ‘Bireysel Sorumluluktan Toplumsal Sorumluğa’ isimli uygulamalı proje çalışmaları yapmaya gayret ediyorum. Son 3 yıldır Yeni Medya‘da da farkındalık projeleri yapıyoruz.”

‘Yasaklarla, kapatmalarla olmaz’

Şu ana kadar yeniliklerin hayatımıza renk kattığını ancak mahremiyetimizi etkiledikçe bu mecraların tehlikeli de olabileceğinin fark edileceğini belirten Uğurlu “O hâlde neden başımıza bir şey gelmesini bekliyoruz” diye soruyor: “Bir an evvel uygulama ve düzenlemelerin her boyutta başlatılması gerek. Ancak bu bizi özgür kılan bir mecrayı hapsederek, kapatarak olmaz. İletişimcilerin karşılaştıkları sorunların ve işlerini yaparken duyacakları sorumlulukların üzerine odaklanarak yeni kurallar geliştirilmeli.”

Polat: Yeni medya eğitiminde geç kalıyoruz

Yıllarca Doğan ve Ciner gibi büyük medya şirketlerine mobil iletişim ve interaktif servisler konusunda danışmanlık vermiş olan İsmail Hakkı Polat, Kadir Has Üniversitesi Yeni Medya bölümünün ilk öğretim görevlilerinden. 1. sınıflar için “Yeni Medyada Anahtar Kavramlar”, 2. sınıflar için “Yeni Medyada İçerik Üretimi” ve Yüksek Lisans Programında “Dijital Medyanın Temelleri” ile “Dijital Pazarlama” dersleri veren Polat, önümüzdeki dönem için ise tüm üniversiteye açık bir “BitCoin, BlockChain ve Ötesi: Kripto Paralara Giriş” başlıklı bir ders vermeyi planladığını belirtiyor.

Polat ‘yeni medya’ eğitiminde eksik kaldığımızı vurguluyor: “Hâlihazırda Türkiye’de sayıları 62 milyona ulaşan İnternet kullanıcısı her gün ortalama 7 saat içinde bulundukları bu alanın bireysel, toplumsal, ekonomik, kültürel, siyasi ve ahlâki tüm etkilerine maruz kalmaktalar ancak bu yeni medyaya ilişkin bir okur-yazarlığı yok ya da çok kısıtlı. Ne yazık ki, ülkedeki bu okur-yazarlık sorununun üstesinden gelebilecek yeni medya bölümlerinin sayısı 15-16 ve 8-9 yıllık geçmişlerinde toplasanız birkaç bin kişilik bir öğrenci-mezundan oluşan bir topluluktan söz ediyoruz. Oysa bunun bir devlet politikası olması ve yeni medya bölümü mezunlarınn bu okur-yazarlığı ülke sathında yaygınlaştıracak eğitimci ordusunu hazırlaması gerekli. Bu konuda her geçen gün daha da geç kalıyor ve olumsuz etkiler katlanarak giderken fırsatlardan da yeterince istifade edemiyoruz.”

‘Sektör deneyimli eğitimciler de dâhil edilmeli’

Yeni medya bölümlerindeki öğretim görevlisi kadrolarına da değinen Polat, interdisipliner eğitimci profillerinin öneminin altını çiziyor: “21. yüzyılda başlayan yeni çağın 20, yüzyıla kadar süregelen sanayii çağından en büyük farkı, aşırı uzmanlaşma yerine inter-disipliner akademik alanların ve mesleklerın ön plana çıkması. Yeni medya da bu yeni çağın ana meslek alanlarından biri ve hatta birincisi. Kadir Has Üniversitesinde kurulan Türkiye’nin ilk Yeni Medya bölümü için hazırladığıız ve sürekli olarak güncellediğimiz müfredata baktığımızda iletişim, geleneksel medya, iş yönetimi, kodlama, veri analizi gibi çok sayıda akademik disiplinin kapsandığını görürsünüz. Bu nedenle sektörel deneyimi yüksek ama bu birikimi teoriyle birleştirme ve etkin biçimde aktarma yeteneği olan interdisipliner eğitimci profillerini bünyeye dâhil etmek, yeni medya bölümlerinin en önemli hedeflerinden biri olmalı.”

Özarslan: Sadece bir devlet üniversitesinde yeni medya bölümü var

Son 20 yıldır çeşitli üniversitelerde eğitim veren, şu anda Nişantaşı Üniversitesi Yeni Meyda bölümünde ‘yeni medya sosyolojisi’, ‘yeni medyada inovasyon’, ‘yeni medya ve reklamcılık’ ve ‘dijital kültür’ gibi birçok derse giren Doç.Dr. Zeynep Özarslan ise öncelikle, Türkiye’de yeni medya bölümlerinin neden bir ekol yaratamadığını anlatıyor: “Türkiye’de şu an sadece bir devlet üniversitesinde (Uşak Üni.) yeni medya bölümü var. Bir başka devlet üniversitesinde de (Pamukkale Üni.) önümüzdeki yıl açılacak. Bu bağlamda, yeni medya gibi içinde bir çok farklı disiplini barındıran bir alanda belirli bir ekole sahip olmak oldukça önemli. Ancak ne yazık ki gerek Türkiye’nin içinde bulunduğu politik atmosfer gerekse vakıf üniversitelerinin akademiye bakışları, çoğu vakıf üniversitesinde olan yeni medya bölümleri için ekol yaratmayı zorlaştırıyor. Vakıf üniversitelerinde öğretim elemanlarının devlette olduğu gibi uzun yıllar aynı yerde çalışmıyor ya da çalışamıyor olması, henüz lisans düzeyinde yeni yeni mezun verilmekte olması, teknolojik yatırımların, medya laboratuvarlarının sınırlı olması gibi sorunlar nedeniyle yeni medya profesyoneli yetiştirme konusunda ekol yaratabilmiş üniversitelerin sayısı oldukça az.”

‘Yeni medyaya uygun slogan: Yaşam boyu öğrenme’

Yeni medya bölümünden mezun olmuş öğrenci profiline değinen Özarslan, şirketlerin aşırı yüksek beklentiler içinde olabildiğini söylüyor: “Tam donanımlı olarak mezun olmak zor, mezun olanların da halen eğitim alanlar gibi kendini sürekli yenilemesi gerekiyor. Sanırım yeni medyaya en denk düşen slogan, ‘Yaşam boyu öğrenme’ sloganı. Genellikle yeni medya alanında öğrencinin yürüyeceği yolların gösterildiğini ve kariyerini oluşturmak istediği alanda öğrencinin her daim kendini geliştirmesi gerektiğini düşünüyorum. Ayrıca, hem kod yazabilen, hem harika video içerikler üretebilen, hem de çok iyi haber metni yazıp tasarım yapabilen vb. biri olduğunu düşünebiliyor şirketler. Oysaki birbirinden çok farklı bu alanlarda tek bir kişinin, üstelik yeni mezun olmuş birinin yetkin olması elbette mümkün değil.”

‘Geleneksel ve yeni medya profesyonelleri birlikte çalışacak’

Özarlan son olarak, yeni medyanın geleceğinin yanı sıra geleneksel gazeteciliğin ömrü hakkında da tahminde bulundu: “Geleneksel medya çalışanlarının yıllarca biriktirmiş oldukları deneyimlerin çok kıymetli olduğunu düşünüyorum. Bu birikimlerin yeni nesile aktarılması gerektiğine inanıyorum. Bu nedenle bir süre daha geleneksel ve yeni medya profesyonellerinin birlikte çalışacağını, bu süreçte de her iki tarafın birbirinden öğrenecek çok şeyi olduğuna inanıyorum. Karşılıklı öğrenme süreci her iki tarafı da zenginleştirecek ve farklı açılardan dönüştürecektir. Habercilik açısından ise, mecraya göre geleneksel medya profesyonelinin ömrünün değişeceğini düşünüyorum. Örneğin basılı gazeteye göre televizyon haberciliği yapan bir medya profesyoneli daha uzun süre bu işi yapacak gibi görünüyor, zira televizyon halen çok izleniyor. Ucuz ve güçlü internet bağlantısı olmadığı sürece de daha da izlenecek gibi görünüyor.”

Bu içerik Friedrich-Ebert-Stiftung Derneği‘nin desteğiyle yayımlandı.

Kaynak: www.journo.com.tr

Exit mobile version