Site icon International Journalists

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, Altanlar davasında verilen kararın onanmasını istedi

Başsavcılık, İstanbul 26. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından yeniden görülerek 4 Kasım 2019 tarihinde hükme bağlanan davada verilen mahkûmiyet kararlarına karşı Altan ve Ilıcak’ın müdafilerinin temyiz taleplerinin “yerinde görülmediğinden” reddini istedi.

Yargıtay 16. Ceza Dairesi’nin bozma ilamına uyarak, Altan kardeşler ve Nazlı Ilıcak’ın da aralarında bulunduğu altı kişiyi yeniden yargılayan İstanbul 26. Ağır Ceza Mahkemesi, 4 Kasım 2019 tarihinde davayı hükme bağlamıştı. Mahkeme, “örgüt üyesi olmamakla birlikte örgüte bilerek isteyerek yardım etmek” suçundan Ahmet Altan hakkında 10 yıl 6 ay, Nazlı Ilıcak hakkında ise 8 yıl 9 ay hapis cezası vererek tahliyelerine hükmetmişti. Cezalandırılmasına yeter kesin delil bulunmaması nedeniyle Mehmet Altan’ın beraatine hükmeden mahkeme, “terör örgütü üyeliği” suçundan Fevzi Yazıcı ve Yakup Şimşek’e 10’ar yıl 15’er ay, Şükrü Tuğrul Özşengül’e ise 12 yıl hapis cezası vererek tutukluluklarının devamına karar vermişti.

6 Ocak 2020 tarihinde nihai karar için yeniden Yargıtay 16. Ceza Dairesi’ne gönderilen dosya ile ilgili tebliğnamesini hazırlayan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, Cumhurbaşkanlığının ve Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin (TBMM) itirazlarını suçtan doğrudan zarar görmedikleri gerekçesiyle reddedilmesini istedi.

Altan ve Ilıcak’ın temyiz talepleri “yerinde görülmedi”

Altan ve Ilıcak’ın müdafilerinin temyiz taleplerinin “yerinde görülmediğinden” reddini isteyen Başsavcılık, 29 Ocak 2020 tarihli tebliğnamesinde, “Yargılama sürecindeki usuli işlemlerin Kanuna uygun olarak yapıldığı, hükme esas alınan tüm delillerin hukuka uygun olarak elde edildiğinin belirlendiği, aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların temyiz denetimini sağlayacak biçimde eksiksiz olarak sergilendiği, özleri değiştirilmeksizin tartışıldığı, vicdani kanının kesin, tutarlı ve çelişmeyen verilere dayandırıldığı, eylemlerin doğru olarak nitelendirildiği ve Kanunda öngörülen suç tipine uyduğu, yaptırımların kanuni bağlamda şahsileştirilmek suretiyle uygulandığı anlaşılmakla…” ifadelerine yer verdi.

Tebliğnamede, Fevzi Yazıcı, Şükrü Tuğrul Özşengül ve Yakup Şimşek hakkındaki temyiz taleplerinin de aynı gerekçe ile reddi istendi.

Mehmet Altan’ın beraat kararının onanması istendi

Cumhurbaşkanlığı ve TBMM vekillerinin, Mehmet Altan hakkında verilen beraat kararının bozulmasına ilişkin yaptıkları temyiz itirazının reddini isteyen Başsavcılık, tebliğnamesinde “Hakkında atılı suçu işlediğine dair cezalandırılmasını gerektirecek yeterli, kesin, inandırıcı ve şüpheden uzak delil elde edilemediği gerekçe gösterilerek mahkemece kabul ve takdir kılınarak beraat kararı verilmiş olduğundan, katılanlar vekillerinin savunma hakkına, katılan sıfatlarına, kararın usul ve yasaya aykırı olduğuna ilişkin ve diğer temyiz itirazları yerinde görülmediğinden reddi…” ifadelerine yer verdi.

Başsavcılık, “ceza verilmesine yer olmadığı” ifadesinin düzeltilmesini istedi

Başsavcılık ayrıca, İstanbul 26. Ağır Ceza Mahkemesi’nin sanıklar hakkındaki, “Türkiye Büyük Millet Meclisini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etme”, “Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etme”, “Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme” suçlarından “ceza verilmesine yer olmadığı” yönündeki kararının kanuna aykırı olduğunu söyledi. Tebliğnamede, bu kararın “sanıkların ayrı ayrı beraatlerine” ibaresi eklenerek düzeltilmesi talep edildi.

Tebliğnamenin tam metnine bu bağlantıdan erişilebilir.

İstanbul 26. Ağır Ceza Mahkemesi, Altan ve Ilıcak hakkında “Silahlı terör örgütüne yardım etmek” suçundan hüküm kurmuş ancak Türk Ceza Kanunu’nun (TCK) 58/9 maddesinde düzenlenmiş olan özel tekerrür hükmünün uygulanmasına karar vermişti. TCK 58/9 maddesinin örgüt mensubu olan sanıklar hakkında uygulandığına dikkat çekilen tebliğnamede, bu kararın kanuna aykırı olduğu gerekçesiyle bozularak düzeltilmesi talep edildi. (5237 sayılı TCK’nın 58/9. maddesinde, itiyadi suçlu, suçu meslek edinen kişi veya örgüt mensubu suçluların özel tehlikeli suçlu olarak kabul edildiği ve bunlar hakkında da mükerrirlere özgü infaz rejiminin ve cezanın infazından sonra denetimli serbestlik tedbirinin uygulanmasına hükmedileceği öngörülmektedir.)

Altan’ın avukatı Figen Albuga Çalıkuşu, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın tebliğnamesini kısa sürede hazırlamasının memnuniyet verici olduğunu söyledi.

Çalıkuşu, Başsavcılığın, İstanbul 26. Ağır Ceza Mahkemesi kararının sadece TCK 58/9 madde yönünden bozulmasını istediğini, diğer temyiz sebeplerini ise yerinde bulmadığını anlattı. TCK 58/9 maddesinin cezanın infaz rejimi ile ilgili olup, örgüt üyeliğinden verilen cezalar yönünden uygulanan bir madde olduğunu kaydeden Çalıkuşu, “Ahmet Altan’a 3 yazı ve 1 TV programında açıkladığı görüşleri nedeniyle verilen hapis cezası, terör örgütüne üye olmamakla birlikte yardım etmek suçunun kabulü ile verilmiştir. İstanbul 26. Ağır Ceza Mahkemesi kararının bu yönden bozulması yerindedir. Bu durum yargılamayı gerektirmediği için de düzelterek onama kararı verilmesi istenmektedir” dedi.

“Çelişkinin giderileceğini umuyorum”

Çalıkuşu, hüküm ile tahliye edilmiş Altan’ın itiraz ile yeniden tutuklanmasına dair temyiz sebebinin reddedilmesinin ise şaşırtıcı olduğunu söyledi. Tebliğnameyi değerlendiren Çalıkuşu şöyle konuştu: “Ahmet Altan’a cezası en düşük olan suçtan örgüt yöneticisine dahi verilmeyen en yüksek ceza verilmiştir. Aynı suçtan İstanbul Emniyet Müdürüne 2 yıl 15 gün verilmiş ve tahliyesi de gecikmeksizin yapılmıştır. Dönemin İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu’ya örgüt adına suç işlemekten 3 yıl 1 ay hapis cezası verilmiştir. HSK eski başkanı örgüt yönetici kabul edilmiş 10 yıl hapis cezası verilmiştir. MİT’in Kosova’dan getirdiği mahrem imam Hasan Hüseyin Günakan’a  terör örgüt üyeliğinden 8 yıl hapis cezası verilmiştir. Diğer bir önemli husus da; Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı Cumhuriyet Gazetesi yazarları davasında TCK 220/7 maddesinde yazı ile örgüte yardım etme suçu oluşmadığı görüşünü gerekçeleri ile bildirilirken, bu davada aynı konumdaki sanık için yazıyı suç saymak ve TCK 220/7 maddesinden cezalandırılmasını istemek noktasındaki çelişkidir. Cumhuriyet Başsavcılığı tebliğnamesindeki bu ağır çelişki ve tutarsızlıkların Yargıtay 16. Ceza Dairesi tarafından değerlendirilip, giderileceğini umuyorum. Çünkü hukuka güvenmeye devam ediyoruz.”

Exit mobile version