Site icon International Journalists

Suçu Doğruları Söylemek ve Gazetecilik Yapmak! Ünal Tanık 3 Yıldır Demir Parmaklıklar Ardında…

Ünal Tanık, kimlerin olduğunu bakmaksızın darbe teşebbüsüne karşı tereddütsüz demokrasinin yanında saf tuttu. Türkiye’nin meselelerinin demokrasi zemininde çözülebileceğine inandığını ve darbenin kabul edilemez olduğunu söyledi.

Meslek hayatı boyunca kimi rahatsız ederse etsin doğru bildiklerini yazmaktan kaçınmadı.Bu tavrı iktidar ve güç  sahiplerini fazlasıyla rahatsız etti.Özellikle son olarak kurduğu ve yönettiği Rota Haber ile kirli siyaset yapanların korkulu rüyası oldu. Güce boyun eğmedi.Biat etmediği için de 17 Ocak 2017 tarihinde gözaltına alındı.Hakkında tahliye kararı verilmesine ragmen tahliye ettirilmedi.Genel Yayın Yönetmeni olduğu Rotahaber.com KHK ile kapatıldı.

Peki kimdi aslında Usta Gazeteci Ünal Tanık?Gelin onu ve sıradışı habercilik serüvenini birlikte tanıyalım.

Tanık, 1960 yılında Adıyaman’ın Gölbaşı ilçesine bağlı Harmanlı köyünde doğdu. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü mezunu. Tercüman Gazetesi’nde gazetecilik mesleğine başladı. Meydan, Ortadoğu ve Türkiye gazetelerinde çalıştı. 9 senelik Tercüman tecrübesini müteakip Türkiye’de TRT tekelinin kırıldığı 1990’lara mührün vuran radyoculuğa merak saldı. Akra FM’de haber programcılığı yaptı. Radyoculuğa getirdiği yeni soluk hemen fark edildi.

Usta Gazeteci Ünal Tanık

TGRT’de televizyon haberciliğine başladı. Kanal 6 ve Kanal D’de Uğur Dündar’ın yönettiği Arena programında görev yaptı. Kanal 7’de uzun yıllar çalıştı. haber7.com sitesinin yöneticiliğini yaptı. Her zamanki gibi bulunduğu yere kendinden birşeyler katmaktan geri durmadı. 2004’ten itibaren Haber 7 internet sitesini zirveye taşıyan isim oldu. O, kendi patronu Zekeriya Karaman’ın isminin geçtiği Deniz Feneri soruşturmasını düz haber olarak girerek objektif bir gazeteci olduğunu ispatladı.

En son Rotahaber internet haber sitesini kurdu ve genel yönetmenliğini yaptı.Başarılı grafiğini burada da gösterdi.Rota Haber kısa sürede Türkiye’nin en çok takip edilen haber sitelerinden biri oldu.

Pek çok gazeteci ikitdarın yanında yer alırken, o gerçeklerin ve doğruların yanında olmayı tercih etti.

MİLYONLUK TEKLİFİ ELİNİN TERSİ İLE İTTİ

17 Aralık’ın toz dumanında yayın çizgisini değiştirmesi mukabilinde birkaç milyon liralık reklam/ilan verileceğini vaat eden arkadaşına, “Beni hiç tanıyamamışsın.” cevabını verdiğinde başına gelecekleri az çok tahmin edebiliyordu. İktidarların kendilerinin eleştirilmesinden rahatsız olduğunu bilecek kadar tecrübeliydi. Öfkeli iktidarın yapacağı ilk iş medyanın can damarını kesmek olurdu. En fazla firmaları tehdit ederler, reklamlarını keserlerdi.

Nitekim öyle de oldu. Amma velakin gelirlerini azaltmakla iktifa etmedi AKP. Kanal 7 döneminden maaile görüştüğü insanların kendisi hakkında kapalı kapılar ardında tezvirata başlayacağına hiç ihtimal vermemişti. Söyledikleri gibi Gülen Cemaati ile herhangi bir bağı yoktu. Olsa ne yazardı. Solcu, komünist, ateist arkadaşları olduğu gibi cemaatten de arkadaşları vardı.

“Eğer birilerinin iddia ettiği gibi Hizmet Hareketi/Gülen Cemaati’nin arkasında CIA ya da MOSSAD olsaydı bırakın bugünkü zulümleri yapmak cemaatin kılına dokunamazlardı. Benim cemaatin geçmişteki bazı hatalarına dair şerhlerim var. Fakat bu eleştirilerim mazlumiyeti görmezden gelmemi gerektirmiyor.” sözlerinin çok yukarılarda birilerini çileden çıkardığını duyduğunda yine tebessüm etti. Aldırmadı, inandığı yolda yürüdü.

YETİŞTİRDİKLERİ LÜKS VİLLALARA TAŞINIRKEN O ARSASINI SATTI

Mali dar boğaza girince elde avuçta ne varsa sattı, bütün birikimini yatırdığı zeytinliği de sattı. Elinde kalanları Rotahaber’deki mesai arkadaşları ile paylaştı. Kanal 7’de çırak olarak yanına aldığı, yetiştirdiği insanların lüks villalara taşındığını duydukça derin bir teessür duyuyordu. İktidarın vaat ettiği zenginliğin meşruiyeti olmadığını biliyordu. Üç evladına ve eşi Muhterem Hanım’a haram lokma yedirmemeye söz vermişti. Bile bile böyle bir zillete düşmektense aç kalmayı göze aldı.

15 Temmuz 2016 akşamında askerlerin Boğaziçi Köprüsü’nün bir tarafını trafiğe kapatmasına ilk dakikadan itibaren karşı çıktı. 12 Eylül’ü üniversite çağında bizzat yaşamış, yakın tarihi en iyi bilen gazetecilerden biri olarak o akşama dâir hâlâ cevapsız kalan sualleri elbette var. Bu demokrasi vurgusu yapmasına mani değil ki!

Nasıl mazlumiyeti gördüğü anda cemaati desteklediyse içinde kimlerin olduğunu bakmaksızın darbe teşebbüsüne karşı da tereddütsüz hükümetin yanında saf tuttu. Hükûmete matuf eleştirileri mahfuz kalmak kaydı ile Türkiye’nin meselelerinin demokrasi zemininde çözülebileceğine inandığını ve darbenin kabul edilemez olduğunu söyledi. Aksini hayal bile edemezdi.

Ömrünü Türkiye’nin demokratikleşmesine adamış bir gazeteciydi o. Nesil Yayınları’ndan çıkan ‘Ergenekon Gölgesinde Siyaset Oyunu’ isimli kitabında askerî vesayetin Türkiye’ye çıkardığı faturayı resmetmeye çalışmıştı.

GAZETECİLİK MAHPUS

Ünal Ağabey kendisi ile beraber 29 gazeteci ile 24 Nisan 2018’de ilk kez mahkeme heyeti karşısına çıktı. 5 gün devam eden mahkemede ‘iddianame’ diye okunan metin Temel Hukuk dersinden geçer not alamayacak kadar berbat bir metinden ibaretti. Savcı delil bulamayınca niyet okuyarak suçluluğu ispat etmeye çalışmış…

Gazeteci Ünal Tanık 17 Ocak 2017’den bu yana tutuklu.

Kendisini terör örgütü üyeliği ile itham eden savcı, attığı tweetlerden ve yazdığı makalelerden başka delil gösteremediği halde ilk duruşmada tutukluluğunun devamına karar verilen 5 gazeteciden biriydi.

11 bin kişiden Caprice Gold Oteli için 1 milyar TL topladığı halde tapuları teslim edemeyen ve 2 bin 700 sene hapis talebi ile yargılanan Fadıl Akgündüz’ün tahliye olduğu gün Ünal Ağabey ve dört gazeteci, Silivri’ye geri gönderildi. Koğuş arkadaşlarına çok belli etmese de adalete duyduğu itimat bir kere daha zedelenmişti. Yine de üzüntüsünü bir kenara bırakmıştı.

 GENÇ GAZETECİLERİN TAHLİYESİ İLE TESELLİ BULACAKTI Kİ…

Kendisinden daha genç 21 meslektaşının hürriyetlerine, çok özledikleri anne babalarına, çocuklarına, eşlerine kavuşacak olması ile teselli bulmuştu. Elinde büyümüş bazı gazetecileri son üç senede tanıyamıyordu. Kalemlerinden kandan damlayan bu eski dostlar, 21 gazeteciyi tahliye eden mahkemeyi de hedef gösterdiğinde en derin acıyı yaşadı. Biliyordu ki bu isimler paralı askerlerdi. Onlar bir yerlerin sözcülüğünü yapıyordu.

Maalesef korktuğu gibi oldu. Tahliye kararı tıpkı Hidayet Karaca ile polislerde olduğu gibi icra edilmedi. Savcı, tutuklu 21 gazeteciyi yeniden gözaltına aldı!

Yeni Türkiye’de adalet bizzat adaleti tecelli ettirmekle mükellef hâkim ve savcılar marifeti ile dinamitleniyordu. Cem Küçük, Ersoy Dede, Fatih Tezcan, Ahmet Hakan, İsmail Saymaz kendilerini mahkeme yerine koyup “Tahliye kararı yanlış, gereğini biz yaparız.” demişse mevzu kapanmıştır.

TANIK OLMADAN BU KARANLIK GÜNLER YAZILAMAZ

Dışarıda olsaydı birkaç kişiye son bir telefon daha açmak isterdi. “Bu doğru değil. 28 Şubat mağduru insanların başka mağduriyetlerin müsebbibi olmaması lazım.” ikazında bulunabilirdi. Bundan ötürü kendisine varsın “şucu” “bucu” yaftaları yapıştırılsın o bildiği doğruları söylemekten geri durmadı, duramazdı…

Bu karanlık günlerin tarihi yazılırken Ünal Tanık’ın da söyleyecek çok sözü olacak. Kaderin cilvesine bakın ki soy ismi sanki bu karanlık günlerin canlı tanığı olacağının işaretiymiş. O mazlumiyete tanıklık etti ve zulmün karşısında dimdik durdu.

Ünal Tanık.Mesleğinde zirveleşmiş bir marka, bir meslek büyüğü ve 3 çocucuğa sahip bir baba.17 Ocak 2017’den bu yana tutsak…Doğru söylemenin bedelini 3 yıldır özgürlüğüyle ödüyor…

Kaynak:International Journalist,Kronos,TR724

Exit mobile version