Site icon International Journalists

Ne yazık ki biz huzura uzağız

SHABNAM DAWRAN / AFGAN TV SPİKERİ

Taliban sonrası yaşadığım mağduriyetleri sosyal medyada paylaştım. İngiltere’nin mülteciler ofi si beni Afganistan’dan çıkarma teklifi nde bulundu. Bütün birikimimi geride bırakarak İngiltere’ye geldim. Keşke Afganistan da burası gibi huzurlu olsaydı.

Bir çocuk dünyaya adım attığı zaman, ister kız, ister erkek olsun, ailesinin ve toplumun etkisi altında kalıyor. Adı anıldığı zaman akla ilk gelen savaş ve mağduriyet olan Afganistan gibi bir ülkede babam, askeri alanda yüksek eğitimini bitirerek, ordu da pilot olarak ülkeye hizmet etti.

Çocukluk dönemlerinden aklımda kalan, Hamid Karzai’nin geçici hükümetin başına geçtiği ve Taliban’ın izlerinin silindiği günler. Savaş jetlerinin sesleri hala kulağımda çınlıyor. Kardeşimle sabahlara kadar korkudan uyuyamazdık. Sabahın ilk saatleri ile evin bahçesine düşen mermi kovanlarını toplar, biriktirir ve demircilere satardık. Parası ile de abur-cubur alırdık. Mermi kovanlarını toplarken sevinirdik. Ancak bu mermi kovanlarının kaç kişinin canını aldığını bilmiyorduk.


Uzun süreliğine göreve çıkan babam, bir gün eve kanlar içinde gelmişti. Görev sırasında ayağına kurşun isabet etmişti. Küçük olduğumuz için babamın yarası bizi ilgilendirmez, sadece getirdiği hediyelere sevinirdik. Biz dört kız kardeşiz. Hiç dışarıya çıkamıyorduk. Kasabımızda kız okulu yoktu. En küçük kardeşim dünyaya geldiğinde başka bir şehre taşındık. Yeni evimizin olduğu yerde okul, hastane ve pazar vardı.

MUŞAMBA ÜZERİNDE, DIŞARIDA DERS!
Peştun bir aileden olduğumuz için Farsça konuşamıyorduk. Farsça bilmediğim için de okulu hiç sevmiyor ve gitmek istemiyordum. O zamanlar okulların binaları yoktu. Sıcak havada yere serilmiş muşamba üzerinde eğitim görüyorduk.

Bir süre sonra UNICEF tarafından dağıtılan bir çadırın altında eğitim görmeye başladık. ABD’li askerler okulumuzu ziyarete geldiler. İngilizce olarak 10’a kadar sayabildiğim için bana hediye olarak defter, kalem ve oyuncak verdiler. Kız kardeşim ve benim fotoğrafımı çektiler. Ertesi gün o fotoğraf gazetede yayınlandı. Şanslıyım ki babam eğitimli biri. Babam haberi normal karşılarken akrabalarım ‘kızların fotoğrafl arının gazetede yayınlanmasının utanç verici’ olduğunu söyleyerek eleştirmişlerdi.

SUNUCULUK YAPTIĞIM İÇİN MAHALLE BASKISI ARTTI
Babam ile birlikte televizyon izlerken, ekrandaki spikerler gibi haber sunabilmenin hayalini kurardım. Okulda da herhangi bir program düzenlendiğinde sunuculuğu hep ben yapardım. Ana dilim Peştuca olduğundan konuşmam, yazmam ve diksiyonum iyiydi. Okuldan mezun olduktan sonra özel bir televizyon kanalında sabah programlarını sunmaya başladım. Medya dünyasına bu şekilde adım attım.

Televizyonda program sunduğum için mahalle baskısı ile karşılaştım. Birçok akrabamız sunuculuk yapıyorum diye bizimle irtibatını kesti. Söylentilere aldırmadan işime devam ettim. Ne işimden ne de hedeflerimden vazgeçtim. Ailem desteğini benden hiç esirgemedi. Ekonomik sıkıntılarımız vardı. Babam artık çalışmıyordu. Ablam ve ben çalışarak evimizin geçimini sağlıyorduk. Çalışmalarımın sonucunda televizyonun haber programını sunmaya başladım. Haber spikeri olmak, maaşın da artması anlamına geliyor. İlk göreve başladığım Jowandon televizyonunda 2 yıl haber programı sundum.

ÇALIŞTIĞIM TV’YE SALDIRI DÜZENLENDİ
Peştunlar arasında popüler bir televizyon kanalı olan Shamshad Grubundan iş teklifi aldım. Halk arasında daha çok tanınmaya başladım. Bu beni çok mutlu ediyordu. Shamshad televizyon binasına düzenlenen intihar saldırısı, unutamadığım kötü anlardan biriydi. Saldırı sırasında program sunuyordum. Patlama ile stüdyo sallandı.

Patlamanın etkisi ile büyük bir yangın meydana geldi. Saldırıdan sağ kurtuldum ama arkadaşlarımdan ölen ve yaralananlar oldu. Saldırının ardından yaralı arkadaşlarımızı ekrana çıkardık. Dünyaya, “Basın ve ifade özgürlüğünü susturamazsınız” mesajını ilettik.

Afganistan’ın en ünlü yayın organı Tolonews’den gelen iş teklifi ile hayatım değişti. Tolonews ile popülaritem artmıştı. Özel sebeplerden dolayı istifa ederek devlet televizyonunda işe başladım.

TALİBAN İLE HAYATIMIZ DEĞİŞMEYE BAŞLADI
Taliban’ın hızını kesmeden ülkenin pek çok bölgesinde ilerlemesi ile hayatımız değişmeye başladı. Taliban’ın ülkeyi kısa sürede ele geçirebileceğini kimse tahmin etmiyordu. Geçmişte herkesin Taliban’dan kalan kötü hatıraları var. Bu yüzden halk içinde büyük bir korku mevcut. Taliban’ın Kabil’i ele geçirmesinden bir gün önce televizyonda nöbetim vardı. 19 ve 22 haberlerini sundum.

Taliban’ın ilerlediği ve pek çok eyaleti ele geçirdiği haberlerini okuyunca ümidim azaldı. Bu ümitsizliğim ekrana da yansıdı. O akşam benim TV’de sunduğum son haber oldu. Ertesi gün Taliban Kabil’i ele geçirdi. Taliban, Katar’da ABD ile gerçekleştirdiği barış müzakerelerinde kadın hakları ve kızların eğitimine karışmayacaklarını söylemişti. Ama sonuç itibari ile ben ve ablam işsiz kaldık.

EMARET DÖNEMİ BAŞLADI
Taliban’ın yönetimi ele geçirmesinin ardından hayat normale dönmeye başladı. Halk dışarıya çıkıyor ve iş başı yapıyordu. Bende televizyona gittim. Televizyonun ana girişine geldiğimde kapıda ki Taliban üyesine kartımı gösterdim. İçeri girmeme izin vermedi ve “Cumhuriyet dönemi bitti, Emaret dönemi başladı. Siz gidin biraz evde oturun.” dedi.


Eve döndüğümde yaşadığım olayı sosyal medyada paylaştım. Yaşanan mağduriyetimi dile getirdim. Kısa sürede mesajıma ulusal ve uluslararası destek yağmaya başladı.

Canlı yayın ile yaşananları anlatmaya başladım. Bu çağrılarıma İngiltere’nin mülteciler ofisinden cevap geldi. Beni Afganistan’dan çıkarma teklifinde bulundular.

Kabil havaalanında yaşanan sıkıntılar tüm dünyanın gündemindeydi. 2 gün havaalanında kaldıktan sonra İngiltere’ye ulaştık. Bütün birikimimi geride bıraktım. Bu ülkede huzur ve güven var. Keşke Afganistan da bu şekilde olsaydı. Ne yazık ki biz huzura uzağız.

Exit mobile version