İltica ve Göç araştırmaları Merkezi (İGAM) ve Gazeteciler Cemiyeti’nin ortaklaşa düzenlediği “Mülteci Hakları için Medya ve Sivil Toplum İş Birliği Projesi” İstanbul Conrad otelde gerçekleşen buluşma ile sona erdi. Göç İdaresi Genel Müdür Yardımcısı Dr. Gökçe Ok ve AB Türkiye Delegasyonu Başkanı Büyükelçi Christian Berger’in de katıldığı etkinlikte, Prof. Dr. Ülkü Doğanay tarafından hazırlanan “Ulusal ve Yerel Basında Mülteci ve Göç Haberleri” başlıklı rapor sunuldu. 18 aylık medya izleme sürecini içeren rapordan kesitler sunan Doğanay, “İncelediğimiz gazete ve televizyon haberleri mülteciler yerine Suriyeliler kavramını kullanıyor. Oysa uluslararası hukukta onlar mültecidir ve mülteci denince haklar başlar” dedi.
Türkiye’de tiraj durumuna göre yedi ulusal yedi de yerel gazeteyi incelediklerini ifade eden Doğanay, “Haberlerde uyum ve entegrasyon sorunu tek taraflı kullanılmış. Halbuki bu karşılıklı uyumu içermeli, yoksa sorunlu taraf mültecilermiş algısı oluşuyor” diye konuştu. Doğanay sözlerine şöyle devam etti: “Toplumda mültecilere karşı ‘Bizim dilimizi öğrensinler ama biz onların dilini öğrenmeyelim’ ya da ‘Bize benzesinler ama fazla da benzemesinler’ anlayışı var. İncelediğimiz haberler de genellikle bu fikri destekler özellikte. Elbette bu sorunlu bir durum.”
DRAM, ÖFKE VAR AMA NEDENLERİ YOK
Tarama yapılan haberlerde daha çok dramın öne çıkarıldığını belirten Doğanay, şu değerlendirmede bulundu: “ Dram belli ki çok okutuyor ama bu tip haberlerde ne arka plan var ne de çözüm önerileri. Peki, bu insanları göçe zorlayan nedenler nelerdi? Talepleri ne? Mültecileri, çocuk emeğini sömüren kim? Kiraları artıran mülteciler mi yoksa onların mağduriyetini fırsat bilenler mi? Haberler bu soruları göz ardı edemez.”
Haber kaynaklarında mülteciler yerine ağırlıklı olarak polis raporlarına başvurulduğu söyleyen Doğanay, “Mültecilerin suça karışma oranları yüzde 1’lerde iken algı ters yönde. Gazeteler linçe linç diyemiyor. Dükkan yakmak, mültecileri mahalleden sürmek linç girişimleridir. Bu tür olaylarda mikrofonu tek tarafa tutmak habercilik değildir. Gazeteci, ırkçılık söz konusu olduğunda buna ırkçı diyebilmelidir” ifadelerini kullandı.
“KÖŞE YAZARLARINDA IRKÇI SÖYLEM DAHA FAZLA”
Grafiklerle elde ettikleri bulgular üzerine konuşan Prof. Dr. Ülkü Doğanay, “Köşe yazarlarında ayrımcı ırkçı söylemler haberlere göre daha fazla. Haberler de bu bakımdan sorunlu. Örneğin Sakarya’daki tecavüz ve cinayet haberinde mağdur mültecilerin adı açık kullanılırken zanlıların adı soyadı kodlanarak veriliyor! Aksaray’da kolunu kıyma makinesine kaptıran çocuğun yüzü teşhir ediliyor ve suçlu sanki oymuş gibi haber yapılıyor. Oysa çocuk çalıştırmanın kendisi zaten yasa dışı. Kadın ticaretine dair haberlerde de mağdur mülteci kadının adı teşhir edilirken alıp satan kişiler masummuş gibi gösteriliyor, isimleri gizleniyor” şeklinde konuştu. Doğanay geçişleri engellenen, alıkonan mültecilere haberlerde “kaçak” denmesini de eleştirdi ve bu söylemin mültecileri suçluymuş gibi gösterdiğini söyledi.
“EVRENSEL’İN DURUŞU TAKDİRE ŞAYAN”
Rapor sunumunun ardından soru cevap bölümüne geçildi. Bu bölümde, “Neden en çok tirajlı gazeteler ve neden Evrensel bu çalışmada örneklem değil? Oysa Türkiyeli ve Suriyeli işçilerin ortak hak mücadelesine dair haberleri sürekli bir biçimde Evrensel yayınladı” şeklindeki sorumuza Doğanay şu yanıtı verdi: “Evrensel’in hak odaklı duruşu gerçekten takdire şayan. Belki İGAM’la ileride örnek haberler çalışması da yaparız. Biz bu çalışmada genel eğilimi anlamak için en çok satanları baz almak durumunda kaldık.” Doğanay, “AB ile Türkiye arasında imzalanan Geri Kabul Anlaşmasına dair haberler neden raporda yer bulmadı?” şeklindeki sorumuza da “İncelediğimiz haberlerde o konuya pek sık rastlamadık” cevabını verdi.
GERİ GÖNDERME DERKEN, ULUSLARARASI HUKUKA BAKMAK LAZIM
Medya temsilcileri ile buluşma kapsamında bir de panel gerçekleşti. Panelin moderatörlüğünü yapan Prof. Dr. Murat Erdoğan, “Suriyeli mültecilerin büyük bölümü Türkiye’de kalıcı. Bu nedenle huzur içinde bir arada yaşayacağımız bir çözüme odaklanmamız lazım” dedi. Erdoğan, doğru düzgün bir veri datası olmadığı için de habercilerin objektif haber yapamadıklarını ifade etti.
Panel’de ‘başarı örneklerinden biri’ olarak tanıtılan Suriyeli İş Adamı Nizar Bitar da bir konuşma yaptı. Suriye’de 260 işçi çalıştırırken bir anda mülteci durumuna düştüğünü belirten Bitar, “Şu an yanımda 360 işçi çalışıyor. Türkiye’de Suriyelilerin kurduğu 8 bin şirket var. Bunlarda en az 2 bin Türk işçi çalışıyor. Suriyeliler hep sorun gibi gösteriliyor ama bu ülkeye kaç milyon dolar kazandırdık ona bakılmıyor“ diye konuştu.
Öte yandan buluşmaya Suriyeli iş adamı çağrılırken mülteci işçilerin çağrılmamış olması dikkat çekti.
Panelin bir diğer konuşmacısı Halk TV’den Semra Topçu, medya mülteci analizlerinde yönetenlerin kusurunun yoğun baskı nedeniyle gizlendiğini ifade etti.
İGAM Başkanı Metin Çorabatır da yaptığı konuşmada 2013 yılına kadar Türkiye’de mülteci yasası bile olmadığına dikkat çekerek, “Geçici Koruma Yasası çıktı ama tam çözüm olmadı. Mülteci demeden haklar tanınamaz” ifadelerini kullandı. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın TSK’nın boşalttığı bölgelere mültecileri göndereceğine dair yaptığı açıklamayı da hatırlatan Çorabatır, “Örneğin bu haber gazetenize düştüğü zaman uluslararası hukuka bakmanız lazım. Gidenler güvenli ortama mı gidiyor, uluslararası hukuk buna ne diyor, bunlar incelenerek haber yapılmalı” dedi.
Panel kapsamında söz alan Prof Dr. Ülkü Doğanay ise “Suriye savaşının ve göçün sekizinci yılında neden hala gazetelerimizde mülteci gazeteciler yok? Neden onları eğitmiyor ve gazetelerimizde istihdam etmiyoruz?” diye sordu. Doğanay mültecilere ve göçmenlere dair objektif haberciliğin iki ölçütü olduğunu belirterek; bunların barış gazeteciliği ve hak temelli gazetecilik olduğunu söyledi.
Kaynak: Evrensel