“Gazeteci Deniz Yücel tutukluyken yaptığım sayısız itiraz hiçbir gerekçe gösterilmeden aynı kalıp cümlelerle reddediliyordu. Ben de müvekkilimin onayı ile tutuklama itiraz dilekçeme bir futbol makalesi koydum. Hakim dilekçe içeriğini okumamış ki yine aynı gerekçelerle tutuklamaya devam kararı verdi. Bu örnek Türk yargısının bir fotoğrafıdır.”
Avukat, insan hakları aktivisti Veysel Ok, Türkiye’de yargılanan gazeteciler konusunda en çok bilgi sahibi olan isimlerden biri. Ok, halen yargılanması devam eden, hapiste olan, davası AİHM aşamasına taşınmış pek çok gazetecinin avukatlığını yapmaya devam ediyor. MLSA isimli bir dernek kurarak çalışmalarını kurumsallaştırdı. Yaptığı olağanüstü işler sebebiyle Almanya ve İngiltere’den ödüller aldı. Avukat Ok’a gazeteci yargılamalarında yaşanan hak ihlallerini, kanunların uygulanıp uygulanmadığını, yaşadığı tecrübeleri sorduk. Bir hukukçu aktivist olarak, Türkiye’de hak ihlallerine uğrayan gazetecilerle ilgili rakamları, istatistikleri biliyor musunuz?
Biz MLSA ( Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği) olarak yıllardır tutuklu ve yargısal tacize uğrayan gazetecilerin davalarını izliyoruz. Dava izleme çalışmalarımızla ifade özgürlüğü davalarını izlemeye ve rapor yayınlamaya çalışıyoruz. Şu an hala Türkiye cezaevlerinde en az 60 tutuklu gazeteci var. Bu sayı azalmış görünse de 15 temmuz darbe girişiminden bu yana, 600’den fazla gazeteci tutuklandı ve serbest bırakıldı. Tutuklu olmayan ama hakkında
dava olan gazeteci sayısı hakkında net bilgi vermek imkansız ama tahminimiz bu sayının binlerle ifade edildiği.
Türkiye’de gözaltına alınan, tutuklanan, cezaevine gönderilen gazeteciler nasıl hak ihlalleriyle karşılaşıyor?
Aslında Türkiye’de gazeteciler, haklarında henüz yargısal bir işlem başlamadan hak ihlaline uğramaktadır. İktidarın kırmızı çizgilerini ihlal eden, haber yapan gazeteciler öncelikle yandaş diye tabir edilen medyanın hedefine konulmaktadır. Medyanın aleyhe haberlerinden sonra da gazeteciler gözaltına alınıp genellikle de tutuklanmaktadır. Gözaltına alınan ve tutuklanan gazeteciler eğer terör suçlaması ile gözaltına alınırlarsa gözaltı süresinin ilk 24 saatinde avukatlardan hukuki destek alması imkansız. Bu sebeple de gazeteciler ilk 24 saat polisin psikolojik ve fiziki baskısına maruz kalabiliyorlar. Gözaltında alınan gazetecilerin sağlıklı beslenme gibi konularda sorunları ortaya çıkıyor. Tutukluların durumu ise çok daha vahim. Öncelikle birçok gazeteci yargılandığı ve yaşadığı şehrin dışında bir cezaevinde tutuluyor. Bu durum hem avukatlarından hukuki hizmet almasını zorlaştırmakta, hem de aile ziyaretlerini imkânsız hale getirmektedir. Farklı şehirlerde tutuldukları için gazeteciler duruşmalara fiziken getirilmemekte, video konferans sistemi ile duruşmalara katılım sağlanmaktadır. Bu durum da adil yargılanma hakkının ihlali anlamında gelmektedir.
Gazeteciler cezaevlerinde sağlıksız koşullarda tutulmaktadır. Özellikle pandemi salgını döneminde sağlığa erişim hakları önemli ölçüde engellenmiştir. Yine cezaevlerinde spor yapma, kütüphane kullanma gibi birçok hak pandemi gerekçe gösterilerek engellenmiştir. Gazetecilerin iktidar yandaşı olmayan gazeteleri okuması ya da televizyon kanallarını izlemesi ise hala yasaklanmaktadır.
FUTBOL MAKALESİNE BİLE TUTUKLULUK KARARI VERİLDİ
Gazeteciler uğradıkları hak ihlallerine itiraz edip sonuç alabiliyorlar mı? Yetkililer cezalandırılıyor mu, tazminatlar ödeniyor mu? Kendi tecrübelerinizden hareketle hangi sorunlarla karşılaşıyorsunuz?
Maalesef Türkiye’de cezasızlık politikası güçlenerek devam etmektedir. Gazetecilere yönelik suçlarda (polis şiddeti, cinayet vs) failin kamu görevlisi olması durumunda devletin tüm mekanizmaları ki buna yargı da dahil faili korumaya yönelik bir tutum içerisindedir. Tutuklu durumlarda ise yapılan hiçbir itiraz incelenmemekte ve copy paste, gerekçesiz kararlarla gazetecilerin tutukluluğuna kararlar veriyor!
Size bir örnek vermek istiyorum; Gazeteci Deniz Yücel’in tutuklu olduğu dönemde tutuklamaya yönelik yaptığım sayısız itiraz hiçbir gerekçe gösterilmeksizin aynı kalıp cümlelerle reddediliyordu. Ben de müvekkilimin onayı ile tutuklama itiraz dilekçeme hukuki itirazları çıkarıp bir gazeteden futbol makalesi koydum. Hakim verdiğim dilekçe içeriğini okumamış ki futbol makalesini okumadan yine aynı gerekçelerle tutuklamaya devam kararı verdi. Aslında bu örnek tek başına Türk yargısının büyük bir fotoğrafıdır.
AİHM TÜRK YARGISINA PRİM VERMEKTEDİR
Türkiye’de hak ihlallerinden sonuç alamayan gazetecilerden durumunu AİHM’e taşıdığınız isimler var mı? Bu süreci ve karşılaştığınız sorunlar anlatır mısınız?
Türkiye’de özellikle tutuklu gazetecilerin davalarında bir sonuç alamadığımızda ve iç hukuk yollarını tükettikten sonra Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine başvurular yapıyoruz. Ahmet-Mehmet Altan, Deniz Yücel, Şahin Alpay, Nedim Türfent, İdris Sayılgan başta olmak üzere onlarca başvurumuz var.
Bu başvuruların olması için öncelikle iç hukuk yollarının tüketilmesi lazım. Zira, maalesef AİHM hala Türkiye’deki hukuk sistemini ‘etkin ve işleyen ‘ bir hukuk
sistemi olarak tanımlamaktadır. Bu durumda yapılan başvuruların uzun süre sonra yapılmasını zorunlu kılmakta ve cezaevinde tutulan gazetecinin mağduriyetinin uzun sürmesine neden olmakta. Türkiye’de yargının siyasi iktidarın kontrolünde olduğunu herkes farkında ancak AİHM, hala Türk yargısına prim vermektedir.
Yine yaptığımız başvurular için kararların çıkması yılları bulmaktadır. AİHM, maalesef tutuklu davalar için hızlı
bir refleks sergilememektedir. Örneğin Ahmet Altan başvurusu ile ilgili karar neredeyse 4 yıl sonra açıklandı, bu durumda da gazeteci tutuklu kalma süresi artık işkenceye dönüşmektedir. Birçok başvurumuzda aradan yıllar geçmiş olmasına hala karar çıkmamıştır.
AİHM’in bu yavaşlığı ülke içerisinde hak ihlallerinin uzun sürmesine neden olmaktadır. Ama yine de her türlü eksikliğine rağmen AİHM ‘in bizim açımızdan son derece kritik ve önemli bir rolü vardır.
ENGELLEMELERE RAĞMEN GAZETECİLER İŞLERİNE DEVAM ETSİNLER
Türkiye’de gazetecilerin görevlerini yaparken karşılaştıkları hak ihlallerine karşı neler öneriyorsunuz?
Öncelikle Türkiye’de her türlü yargısal tacize rağmen korkmadan mesleğini hakkıyla yapan sayısız gazeteci var. Haklarını teslim etmek lazım. Benim işlerini yapan gazetecilere en önemli tavsiyem bütün engellemelere rağmen işlerini yapmaya devam etmeleri ve her türlü engellemeye karşı da hukuki itirazlarını kullanmalarıdır. Zira bu ülkeye bir gün elbette hukuk dönecek ve hukuksuzluğa imza atanlar yargılanacak. Bu yüzden kısa vadede sonuç alıcı olmasa bile yapılacak hukuki itirazlar ve şerhlerle uzun vadede sonuçlar alınabilir.
İkinci önemli tavsiyem de gazetecilerin örgütlenmesi, sendikalı olmalarına yönelik çağrımdır. Örgütlü bir meslek grubu anti demokratik engellemelere karşı daha güçlü durabilir.