“İnternette Türk hükümetini ya da özellikle Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı eleştiren açıklama yaparsanız, havalimanında bileklerinize kelepçe vurulabilir.”
“Almanya’da temel hak ifade özgürlüğü kapsamında olan sosyal ağlardaki ‘beğeniler’ bile Türkiye’de soruşturma için yeterli sebep olabiliyor.”
“Türkiye’de gazetecilik bir suçmuş gibi muamele görüyor. Bağımsız ve hatta eleştirel habercilik artık pek mümkün değil. Basın özgürlüğü Türk hükümeti ve devlet kurumları için yabancı bir kelime haline gelmiş gibi görünüyor.”
Türkiye, Almanlar için hala en popüler tatil destinasyonlarından biri. Allensbach Enstitüsü tarafından yakın zamanda yapılan bir araştırmaya göre, bu yıl Hırvatistan, Yunanistan ya da Fransa’dan daha fazla insan Türkiye’ye seyahat etti. Ne de olsa Türkiye çok güzel bir ülke: Kültür ve manzara açısından zengin, mutfağı eşsiz lezzetli, insanları misafirperver. Ve Türkiye’ye bazen gidiş dönüş 50 Euro’nun altında uygun fiyatlara uçuşlar bulunabiliyor.
Ancak pek çok kişi için bu ülkenin bir tatil yeri olması söz konusu bile değil. Hatta vicdanları rahat bir şekilde iş seyahatlerine dahi çıkamıyorlar. En iyi ihtimalle geri gönderilmekten, en kötü ihtimalle de hukukun üstünlüğü çerçevesinde adil yargılanma ihtimali olmaksızın hapse girmekten korkmalılar. Gazeteci grubu bu durumdan özellikle etkilenmektedir. İnternette Türk hükümetini ya da özellikle Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı eleştiren açıklama yapmış olmak yeterli ve bu sebepten havalimanında bileklerinize kelepçe vurulabilir.
Bu bir kuruntu değil, gerçek bir tehlike! Alman Dışişleri Bakanlığı internet sitesinde, Alman vatandaşlarının Türkiye’de hala keyfi olarak tutuklandığı ‘vakalar’ olduğunu açıkça yazıyor. Bu kişilerin genellikle (sözde) bir terör örgütünün propagandasını yaptıklarından ya da desteklediklerinden şüpheleniliyor. Alman Dışişleri Bakanlığı’nın resmi internet sitesinde, “Türk kolluk kuvvetlerinin, Almanya’da ikamet eden ve yeterli ön soruşturma bile yapılmadan güvenlik güçlerinin hedefi haline gelebilecek kişilerin detaylı listelerini tuttuğu anlaşılıyor” deniyor. Almanya’da temel hak ifade özgürlüğü kapsamında olan sosyal ağlardaki ‘beğeniler’ bile Türkiye’de soruşturma için yeterli sebep olabiliyor.
Buna ek olarak, Dışişleri Bakanlığı tarafından son derece eleştirel bir şekilde değerlendirilen yeni “Dezenformasyonla Mücadele Yasası” var. Bu kanuna göre, kolluk kuvvetleri tarafından gerçek dışı ve ülkenin güvenliğine, kamu düzenine veya halkın sağlığına tehdit olarak sınıflandırılan ifadelerin yayılması cezai soruşturmaya yol açabilir. Almanya’daki gösterilere katılanlar ya da bu ülkede yasal olarak kayıtlı ve Kürt sorunlarıyla ilgilenen bir derneğe üye olanlar dahi tutuklanabilir.
Türkiye’de gazetecilik bir suçmuş gibi muamele görüyor. Bağımsız ve hatta eleştirel habercilik artık pek mümkün değil. Basın özgürlüğü Türk hükümeti ve devlet kurumları için yabancı bir kelime haline gelmiş gibi görünüyor.
Elbette, gazetecilik mesleğinizi keyfi bir zulme uğramadan yapabileceğiniz bazı alanlar hâlâ mevcut. Ancak medya çalışanlarının mesleklerini icra etmekten başka bir şey yapmadıkları halde hapse girdikleri sayısız vaka da var. Örnek olarak Almanya Cumhurbaşkanı Frank-Walter Steinmeier geçtiğimiz günlerde gazeteci Ahmet Altan’dan bahsetti. Steinmeier, Bellevue Sarayı’nda düzenlenen “Sürgün” başlıklı kültür gecesinde Altan’ı Türkiye’de hapiste olan ya da ülkelerini terk etmelerine izin verilmeyen herkese örnek olarak gösterdi.
Prof. Dr. Frank Überall kimdir?
Alman Gazeteciler Birliği’nin (DJV) Federal Başkanı. Köln’deki HMKW Medya, İletişim ve İşletme Üniversitesi’nde ders veriyor ve diğerlerinin yanı sıra dijital yayıncı KIVVON için gazetecilik yapıyor.
Dergimizin tamamına ulaşmak için TIKLAYINIZ.