Hikayesi yazılmamış çok kahraman var seninki de öyle…
Ücra bir köye su götürülsün diye, ışıksız bir haneye elektrik gitsin diye çırpınan bir köy muhtarı gibi yaşadığın ildeki gazeteciliğin hamalıydın sen.
Bursa’daki, Kayseri’deki, Ağrı’daki bir yangın ilk kez senin içine düşer, memleketin en tenha yolunda yaşanan bir kaza ilk sana ulaşır, ıssız bir coğrafyadaki yaşanan felaket seninle dünyaya duyurulurdu. Sana temsilci diyorduk il il, ilçe ilçe, nahiye nahiye ülkemin en tenha yerlerinin habere konu olan tüm sorunlarının temsilcisi…
Bir gazetenin çevre ile olan en hassas bağları, ülkenin kılcallarına ulaşan adeta kan damarıydın sen.
Yerelin gündemini ulusala taşıyan haber elçisi, ulusal bir gazetenin yerele ulaşan yegâne temsilcisi. Sinir ucu yani ülkede bir yerde bir sancı varsa, yolu yapılmamış bir köy, suyu akmayan bir Anadolu insanı, mahsulü para etmeyen çiftçi, dağda mahsur kalmış bir gezgin, sesini kimseye duyuramayan bir Ziraat odası seninle kendini dünyaya duyurur, yılların çözülmemiş problemleri senin daktilondan dil olur lisan olur evrene ulaşırdı. Hasılı bizim ilk kez duyduğumuz memleket meselelerini en ücra yerlerdeki gözümüz olarak ilk sen görür, arşı titreten feryatları ilk sen duyardın.
Bir gazete insana ulaşacaksa sen ulaştırır, bizi memleketin en ücra kahvehanelerine sen taşırdın. En isimsiz, en bilinmez olanımız en yük çekenimiz sen olurdun.
Bir gün gazeteyi dağıtan dağıtıcı bir başka gün tahsildar diğer bir gün muhabir, kameraman bilmem bir başka gün de o gazetenin konuşan yazarı olurdun. Neye ihtiyacımız varsa sen oydun.
Yereldeki bir kamu görevlisi hoyratlığını seninle dengeler, sen varsın diye mutedil olur halka senin şahitliğinde dengeli davranırdı.
Biz gazete olarak seninle özgür olur, seninle halka ve insana ulaşırdık. Sen var iken ülkemde gazeteler daha özgür, sorunlar daha bilinirdi. Sen var iken medya daha cesurdu.
Tam 30 yıldır memlekette basın emektarı olarak cansiperane hizmet etmenin neticesi olarak şimdi bir memleket hapishanesinde sadece gazetede çalışıyor olmandan dolayı mahpusun, mazlumsun, tutuklusun.
Her sevdanın ne yazık ki bir bedeli, bir diyeti var; senin için memlekete hizmet etmenin bedeli de ne yazık ki hapishanede çile doldurman.
Bir ülkeye demokrasi gelsin ve yaşasın diye hapiste yatmak, sürgüne gitmek diyar diyar dolaşmak, memleketsiz, vatansız ve hürriyetsiz kalmak kaderse sen bu kaderin ne ilk ne de son kurbanısın. Şimdi 6 yıldan başlayıp 10 yıllara kadar uzanan mahkumiyetlerle memlekette özgürlüğün bedelini dakika be dakika sen de ödüyorsun. Senin ellerin arkadan kelepçelendiği gün Anadolu’nun bir çok il ve beldesinde gazeteciliğin gözleri de bağlandı. Ülkemde gerçek demokrasi için özgür basına, Özgür basın için Diyarbakır’da, Kayseri’de, Ağrıda, Kars sınır kapısında, Hatay Kırıkhan’da, Edirne sana ihtiyaç var.