Site icon International Journalists

Habercilikte Yeni Akım: Yurttaş Gazeteciliği

YURTTAŞ GAZETECİLİĞİ NEDİR NE DEĞİLDİR?

Türkçe literatürde yurttaş gazeteciliği denilince karşımıza iki farklı gazetecilik türü çıkıyor. Bu karışıklığın temel nedeni, İngilizce’den yapılan çeviriler. İngilizce’de “civic journalism” ya da “public journalism” olarak bilinen gazetecilik de yurttaş gazeteciliği olarak çevrildi ve kullanıldı, “citizen journalism” de.

1990’lı yıllarda ABD’de popüler olan public journalism kavramını “halk gazeteciliği” olarak Türkçe’ye çevrimek daha doğru olurdu. Neden? Halk gazeteciliği hareketinin savunucuları, geleneksel gazeteciliğin halkı kamusal yaşama dahil olmada, fikir belirtmede cesaretlendirmediği gibi, tam tersine caydırdığını ileri sürüyorlardı ve medyanın halkı demokrasiden kopardığını savunuyorlardı. Alternatif bir gazetecilik anlayışı olarak halk gazeteciliği fikrini ortaya attılar.

Bazı kaynaklarda public journalism kavramı kamusal gazetecilik olarak dakullanılıyor ama kamusal sözcüğü aynı zamanda devlete gönderme yaptığı için bir tür resmi gazeteciliği çağrıştırabilir diye tercih etmiyorum. Örneğin TRT kamusal yayın yapması beklenen bir yayın kuruluşu. Ancak uygulamada kamudan anlaşılan devlettir. (Halkın vergileriyle, bandrol ücretleriyle finanse edilen TRT’nin farklı bir yayıncılık anlayışına sahip olması gerektiği de açık).

Halk gazeteciliği nedir?

Halk gazeteciliğinin temel özelliklerini şöyle sıralayabiliriz:
1. Halkı okurlar, dinleyiciler, izleyiciler, müşteriler ya da kitle olarak görmek yerine yurttaşlar olarak görmek.
2. Halk açısından hangi sorunların önemli olduğuna yurttaşlarla birlikte karar vermek ve bu sorunların nasıl çözülmesi gerektiği konusunda karar verme süreçlerine yurttaşların etkin katılımını sağlamak.
3. Halkın önemli gördüğü sorunları siyasetin gündemine taşımak ve karar alıcıları halkın beklentileri doğrultusunda harekete geçirmeye çabalamak. Yani sadece sorunları gündeme getirmekle yetinmeyip çözümleri konusunda da çaba harcamak.

Sevda Alankuş, BİA tarafından yayımlanan Gazeteciliğe Başlarken: Okuldan Haber Odasına isimli kitapta yer alan “Yeni Habercilik Arayışları: Hak Odaklı Habercilik, Yurttaş Gazeteciliği, Barış Gazeteciliği” başlıklı yazısında şunları söylüyor: “Yurttaş gazeteciliği ile ilgili tartışmalar ve pratik 1990’larda, ABD’de başlıyor ve hedef ‘gazeteciliğin eski altın günlerine dönülmesi’ biçiminde konuluyor…Yurttaş gazeteciliği ‘yurttaş olma bilincini ve sorumluluğunu kazandırıp harekete geçiren’ bir gazetecilik olarak tanımlanıyorsa eğer, aslında bu gazeteciden tarafsız olmasını beklemek yerine, yurttaşlardan yana taraf olmasını bekleyen, bunun için de pro-aktif bir gazeteciliği öngören bir gazetecilik demek. Yani genelgeçer gazeteciliğin eleştirdiğim sadece olağandışılığa haber değeri atfeden yaklaşımı yerine burada, yurttaşlık hakları ve sorumlulukları alanına giren her şeyin haber sayılması gibi bir tavır öneriliyor…Yurttaş sadece haber kaynağı haline gelmiyor, kendi sorunlarıyla ilgili olarak harekete geçirilirken haberin bizzat yapıcısı haline de geliyor. Bu arada haber farklı farklı yurttaşların bakış açısından çerçeveleniyor, böylelikle haber sadece elit-merkezli ve elitlerden yurttaşlara doğru akan bir nitelik taşımaktan çıkıyor ve yurttaş-merkezli, aşağıdan-yukarıya işleyen, bu arada da yurttaşlar-arası bir diyaloğun önünü de açan bir hale geliyor. Haber konusu olan sorunun tarafları gazeteci tarafından bir araya getiriliyor, sorunun bu diyalog içinde çözümü hedefleniyor ve amaçlanan sonuç alınıncaya kadar haber takip ediliyor.”

Alankuş yazısında, halk gazeteciliğinin ABD dışındaki coğrafyalarda fazlaca tartışılmış ve uygulanmış bir model olmadığını da belirtiyor.

Halk gazeteciliğinin iki belirgin özelliği bulunuyor. Birincisi, halk gazeteciliği yurttaşların sürece aktif biçimde katılımını öngördüğü için ancak yerel düzeyde gerçekleştirimi mümkün. Amerikan gazeteleri de büyük ölçüde yerel gazeteler olduğu için halk gazeteciliği fikrini kolayca uygulayabildiler. İkincisi de halk gazeteciliğinin proje ve sorun odaklı oluşu. Bir sorun çözüldüğünde başka bir soruna odaklanmak gerekiyor. Bu iki özellik aynı zamanda halk gazeteciliğinin handikapları oldu ve 2000’li yıllardan itibaren halk gazeteciliği hareketi önemini yitirdi.

Korkmaz Alemdar ve Ruhdan Uzun, Herkes İçin Gazete-ci-lik isimli kitaplarında yurttaş gazeteciliğini (citizen journalism) halk gazeteciliğinin (public journalism) bir devamı gibi görüyorlar. Yazarlar yurttaş gazeteciliğini, “sürekli ve hızlı değişen medya ortamındaki gazetecilik pratiklerini anlatmakta kullanılan bir terim” olarak tanımlıyorlar. Yazarlara göre, “yurttaş gazeteciliği, iletişim teknolojilerinin daha da gelişmesi ve yaygınlaşması ile birlikte 2000’li yıllarda yeni bir biçim almaya başladı. Önceleri büyük haber örgütlerindeki profesyonel gazeteciler halkın yararına, halkla iletişim içinde gazetecilik yaparken, yurttaşlar yeni medya araçlarını kullanarak kendileri gazetecilik yapmaya başladılar.”

Yurttaş gazeteciliği nedir?

Yurttaş gazeteciliği kavramı, asıl mesleği gazetecilik olmayan yurttaşların dijital iletişim teknolojileri yardımıyla haber üretim sürecine katılmalarınıanlatıyor. Ancak yurttaş gazeteciliği kavramı da sorunlu. Yani şimdi, gördüğü bir olayı kaydedip sosyal medyada yayan herkese yurttaş gazeteci mi demeliyiz? Eğer öyleyse, elinde akıllı cep telefonu olan herkes potansiyel gazeteci. Açıkçası yurttaş gazeteciliği terimi bu anlamda sorunlu. Bu terim yerine “tanık gazeteciliği” (eyewitness journalism) teriminin kullanılmasının daha doğru olduğunu düşünüyorum. Bir sel baskını oldu diyelim. Tesadüfen olay yerinde bulunan bir kişinin seli kaydedip videosunu sosyal medyada paylaşması o kişiyi gazeteci yapmaz, yapsa yapsa tanık yapar.

Tanık haberciliği

Amatör bir fotoğrafçı olan Virginia Schau, Kaliforniya’da 3 Mayıs 1953 tarihinde kocasıyla birlikte balık tutarken köprünün üzerinde kaza yapan bir kamyonun fotoğrafını çekiyor. Bu fotoğraf, 1954 yılında sıcak haber fotoğrafı dalında Pulitzer ödülü kazanıyor.

Abraham Zapruder isimli terzi, 22 Kasım 1963 tarihinde eşiyle birlikte Dallas’a gelen ABD Başkanı John F. Kennedy’yi elindeki amatör kamerayla çekmeye başlıyor. Tam o sırada birkaç el silah sesi duyuluyor. Olayı baştan sona kaydeden Zapruder, ilk yurttaş gazeteci olarak kabul ediliyor. Elbette, Zapruder’in tarihe geçen gazetecilik olayının tamamen rastlantısal olduğunu söylememe gerek yok.

3 Mart 1991 tarihinde Rodney King isimli siyah genç cadde ortasında Los Angeles polisi tarafından öldüresiye dövülüyor. George Holiday bütün olayı kamerasıyla kaydediyor. Dayak görüntüleri televizyonlarda yayımlandığında Amerika’da kıyamet kopuyor.

7 Temmuz 2005’te Londra metrosuna gerçekleştirilen terör saldırısında tanık gazeteciliği daha da popüler hale geliyor. Saldırının tanığı çok sayıda kişi, cep telefonlarıyla çektikleri görüntüleri medyadan paylaşıyorlar. Bunlardan biri olan Adam Stacey’nin çektiği fotoğraf saldırının dehşetini gözler önüneseriyor.

Gerçek yurttaş gazeteciler 

Yukarıda sıraladığım olayları kaydeden kişiler aslında tesadüfen olay yerindeydiler ve gazetecilik yapmak gibi bir hedefleri de yoktu. Ancak, bazı ülkelerde yurttaş gazeteciliğinin bilinçli biçimde uygulamaya sokulduğunu görüyoruz.

Asıl mesleği gazetecilik olmadığı halde, gelişen olayların tanığı olan ve bir gazeteci gibi olayları kaydedip haberleştiren kişilere yurttaş gazeteci diyebiliriz. Yusuf Devran ve Ömer Faruk Özcan, “Habercilikte Hegemonya Mücadelesi: Yurttaş Gazeteciliği: Fırsat mı Tehdit mi?” başlıklı makalelerinde yurttaş gazeteciliğini şöyle tanımlıyorlar: “Yurttaş gazeteciliğini geniş bir çerçevede haber toplama, üretme ve dolayıma sokma safhalarında gazetecilikle profesyonel olarak uğraşmayan vatandaşların mevcut teknolojik imkânlar dâhilinde yer aldığı yeni bir gazetecilik pratiği olarak tanımlamak mümkün gözükmektedir.” Devran ve Özcan, tanık haberciliği ile yurttaş gazeteciliğinin aynı şeyler olmadığını da bu yazıda açıklıyorlar: “..sıra dışı bir olaya şahit olmak ve bu durumu kayıt altına almak yurttaş gazeteciliğinin (tanık haberciliği, s.i.) bir pratiği iken yurttaş gazetecisi olmak bir tercih sonucudur. Olaylara şahit olarak bunları kayıt altına alan ve gerek sosyal medya hesaplarından duyurarak gerekse ana akım medya kuruluşlarına bunları ulaştırarak belirli bir olayla ve olay süresince sınırlı yurttaş gazeteciliği pratiği aynı zamanda kazara gazetecilik (accidental journalism) olarak adlandırılmaktadır (Harrison, 2010, s. 248). Bununla birlikte Suriye örneğinde olduğu gibi sahadan bildiren aktivistler bu faaliyeti olayları kendi zaviyelerinden dünya kamuoyuna yansıtmak için kullanmaktadırlar.”

2009 yılında İran’da yapılan seçimlerde şaibe olduğu konusunda yapılan gösteriler, büyük ölçüde yurttaş gazetecilerin çektikleri videolarla dünyayaduyuruldu.

Arap Baharı’nda da yurttaş gazeteciliğinin önem kazandığını gördük. Bu süreçte, yurttaş gazeteciler geleneksel medyanın boşluğunu doldurdular.

Suriye’deki savaşı dünyaya yurttaş gazeteciler duyuruyor. Geleneksel medyanın boşluğunu doldurmalarına karşın, aynı zmanda birer aktivist olduklarından ve belli grupların yanında yer aldıklarından, aktardıkları haberlerin güvenilirlikleri sorunlu.

Türkiye’de Gezi protestoları geleneksel medyanın ilgisizliği nedeniyle yurttaş gazeteciliğinin önem kazanmasına yol açtı. Necla Zarakol, Gezi protestolarında yurttaş gazeteciliğinin önemini şöyle açıklıyor: “Gezi  Parkı protestoları Türkiye’de birçok şeyi etkiledi; siyasete, ekonomiye, akademik çalışmalara, sokağa, toplumun farklı kesimlerine birçok ‘yeni’yi öğretti.  Bütün bunların arasında en önemlisi Facebook ve Twitter üzerinden yürüyen gerçek zamanlı haberleşmeydi. Bu iki ağ, nüfusun % 40’ını temsil eden (31 milyon 247.120 kişi) kesimini olaylar sırasında real time habercilikle tanıştırdı; ne olup bittiğini öğrenenler, anında bunu yayarak ‘yurttaş gazeteci’ oldular. Facebook ve Twitter’i aktif kullananlar bütün gördüklerini ve duyduklarını anında paylaşırken bu pasif kullanıcılar da fikir paylaşmayı, yorum yapmayı, fotoğraf göndermeyi, hatta kirli bilgi yayanlarla hesaplaşmayı  ve bu bilgilerin yayılmasının nasıl engelleneceğini öğrenerek aktif hale geldiler. Canlı yayın yapan televizyonlar bile sosyal ağlardaki yurttaş gazeteciliğinin çok gerisinde kaldılar.”

Gökhan Biçici de Gezi sürecinde yurttaş gazeteciliğini irdelediği yazısında şunları söylüyor: “Yurttaş haberciliği ise sansüre karşı gerçek haber talep eden toplumun, bu tepkisini ifade biçimlerinden birisi ve güçlü bir dinamik olarak ortaya çıkmıştı. Elbette yurttaş haberciliği gazeteciliğin yerini alamazdı, ancak yurttaş haberciliği, gazeteciliğin toplumla yeniden buluşması ve bu temelde de yeniden yapılanması için temel bir dinamik olduğunu da göstermeye başlamıştı.”

Emel Arık, “Yurttaş gazeteciliğinin günümüzdeki görünümü: Twitter gazeteciliği örneği” başlıklı makalesinde şu saptamaları yapıyor: “Türkiye’de de Van Depremi’nden Afyon’daki cephanenin patlamasına, Reyhanlı Faciası’ndan Galatasaray Üniversitesi yangınına, en önemlisi de Gezi parkı protestoları olarak başlayıp çok çeşitli muhalif tavırları içeren gösteriler biçiminde dalga dalga tüm Türkiye’ye yayılan protestolara varıncaya değin pek çok olayda Twitter geleneksel medyadan çok daha hızlı ve detaylı bir haberleşme aracı haline dönüşmüş ve gazetecilik deneyimi olmayan pek çok kişi olayları, durumları bizzat yaşayan, gözlemleyen, haber unsurlarının kaynağı ve ileteni olarak görev yapmıştır… Özellikle Gezi Parkı olayları sosyal medyanın, özellikle de Twitter’ın gücünü göstermesi bakımından son derece önemli veriler içermektedir. İlerleyen yıllarda sosyal medyanın ve Twitter’ın gücünden bahsedildiği zaman mutlaka anılacak olan bu dönem, aynı zamanda yurttaş gazeteciliğinin en yoğun gerçekleştiği bir dönem olarak karşımızda durmaktadır.”

Yurttaş gazeteciliği yapan haber siteleri

“Her yurttaş bir muhabirdir” sloganıyla 2000 yılında yayın hayatına başlayan Güney Kore merkezli haber sitesi OhMyNews, yuttaş gazeteciliğinin öncülerindendir. Ancak haber sitesi 2010 yılında “haber doğrulama”da yaşanan zorluklardan dolayı yurttaş gazeteciliği haberlerini yayımlamayıdurdurdu.

GlobalVoices, 2005 yılında kurulan ve farklı dillerde yayın yapan bir yurttaş gazeteciliği sitesi. Sitede Türkçe haberler de yayımlanıyor. IndyMedia, 1999 yılında Dünya Ticaret Örgütü toplantısına yönelik protestoları haber yapmak için kurulan bir yurttaş gazeteciliği platformu. Bugün Türkiye dahil pek çok ülkede Indymedia siteleri mevcut. Ancak İstanbul Indymedia’nın çok iyi çalıştığını söylemek zor.

CNN iReport, Wikinews, Have Your Say (BBC News) gibi yurttaş gazeteciliği platformları varlıklarını sürdürüyor.

Türkiye’de yurttaş gazeteciliği iddiasını taşıyan haber siteleri arasında vivaHiba, 140jurnos, dokuz8HABER sayılabilir.

“Medya sensin, paylaş” sloganıyla yayın yapan vivaHiba kendisini şöyletanımlıyor: “VivaHiba gazeteci olmayan vatandaşlara da gazetecilik yapma fırsatı tanıyan bir sistemdir. Hem web üzerinden hem mobil üzerinden çalışır. Çevrenizde tanık olduğunuz ve başkalarının da duymasında fayda gördüğünüz her şeyi basit bir dille haberleştirip (fotoğraf, video veya yazılı metin halinde) vivaHiba’ya yükleyebilirsiniz. Böylece fiili olarak yurttaş gazeteciliği yapmış olacaksınız. Yurttaş gazetecilik şu demek; Herhangi bir yerde meydana gelen ve sadece belli bir grubun tanık olduğu ya da bildiği bir olay, sizin sayenizde milyonlarca insana ulaşacak. Yani gerçeklik her nerede yaşanıyorsa, oradan başka coğrafyalara yayılacak. Bunu siz yapacaksınız, biz sadece aracılık edeceğiz. Yurttaş gazetecilik yaparak, topluma aslında önemli bir sosyal fayda sağlamış olacaksınız.” Her ne kadar, yurttaş gazeteciliği konusunda iddialı bir başlangıç yaptıysa da, bunu sürdüremediği görülüyor.

Yaratıcı Fikirler Enstitüsü’nün bir projesi olarak, kurulduğu 2012 yılından beri başarılı bir şekilde yayınlarını sürdüren 140jurnos, “anaakım medyanın filtreli habercilik anlayışına tepki olarak, özgür haberciliği savunan bağımsız bir ‘karşı medya’ hareketi” olarak tanımlıyor kendisini.

“Yurttaş haberciliği odaklı gönüllü haber ağı platformu” olarak 2014 yılında yayınlarına başlayan dokuz8HABER’in web sitesi 2016 yılında mahkeme kararıyla erişime engellendi. Şimdilik yayınlarını twitter, facebook ve youtube üzerinden sürdürüyor. Ayrıca, şu siteden de haberlerini paylaşıyor.

Ötekilerin Postası, “yurttaş ve kolektif habercilikle sansürü deliyoruz” sloganıyla twitter’dan ve facebook’tan haber paylaşıyor. Kendi web sitesi 2016’da erişime engellenmiş.

Yurttaş gazeteciliğinin olumlu ve olumsuz yanları

Önce olumlu yanlarını not edelim:

Birincisi, yurttaş gazeteciliği, yukarıda verilen örneklerde de görüldüğü gibi, geleneksel medyanın görmezden geldiği ya da göremediği sorunları, olayları gündeme getirmede önemli bir boşluğu dolduruyor.

İkincisi, halk gazeteciliğinin hedeflediği, halkı siyasal süreçlere dahil etme misyonuna karşılık gelecek biçimde, yurttaşlar bizzat kendileri işin içine dahil olarak sorunların peşine düşüyorlar.

Üçüncüsü, sorunların geleneksel medyadaki tek boyutlu ve iktidar kontrollü çerçevelenmesi karşısında alternatif çerçevelerin ortaya konmasına, farklı seslerin ve görüşlerin duyu(ru)lmasına imkan sağlıyor.

Dördüncüsü, sıcak gelişmelere anlık ve kolay erişim olanağı sunuyor. Geleneksel medyanın kendi olanaklarıyla ulaşmada yetersiz kaldığı olaylar yurttaş gazeteciler kanalıyla aktarılıyor. Hatta bu bağlamda geleneksel medyayı sağladığı görüntülerle besliyor.

Beşincisi, yurttaş gazeteciler özellikle çatışma bölgelerinde profesyonel gazetecilere yardımcı oluyor, yol gösteriyorlar. Örneğin, Suriye’ye haber yapmaya giden profesyonel gazeteciler sahadaki yurttaş gazetecilerden rehberlik hizmeti alıyor.

Olumsuzluklara gelince;

Yurttaş gazeteciliğinin en önemli sorunu, üretilen haberlerin güvenilirliği noktasında ortaya çıkıyor. Yurttaş gazeteci kılığında yalan haber üreten, propaganda amaçlı haberleri yayan çok sayıda kişi var. Ayrıca, geleneksel medyada var olan editöryal denetim süreçleri tam işlemediği için yayına konulan haberin yanlış çıkma olasılığı yüksek.

İkincisi, yurttaş gazetecilerin çoğu aynı zamanda aktivist kimliğe de sahip. Bu da ürettikleri haberlere ilişkin kuşku oluşmasına yol açıyor.

Üçüncüsü, mali destek olmadan yurttaş gazeteciliğini sürdürmek mümkün görünmüyor. Nitekim, yurttaş gazeteciliği iddiasıyla kurulan birçok platform ve haber sitesi ya kapanmış durumda ya da kapanmanın eşiğinde. Bazıları da satın alınmış durumda. Örneğin, ekli sayfada listelenen yurttaş gazeteciliği sitelerinin çoğu aktif değil.

Dördüncüsü, yasalar karşısında gazeteci kabul edilmedikleri için profesyonel gazetecilerin sahip olduğu yasal himayeden yoksunlar. Gerçi yasal himayenin muhalif gazeteciler için pek işlediği söylenemez de, o ayrı bir konu.

Sonuç olarak, yurttaş gazeteciliği, özellikle akıllı telefonların sağladığı kaydetme ve yayma olanaklarıyla birlikte giderek yaygınlaşan bir yeni gazetecilik biçimi. Geleneksel gazeteciliği de dönüştürüyor bir yandan. Ancak, asıl yapılması gereken, herkesi potansiyel gazeteci gören yurttaş gazeteciliğinin özendirilmesi ve yaygınlaştırılması değil, kamu yararını ön plana çıkaran, etik değerlere bağlı, devletin ve şirketlerin baskılarıyla mücadele eden, toplumsal sorunlara duyarlı profesyonel gazeteciliğin iyileştirilmesidir.

EK:

Doktora tez danışmanım iletişimin duayen hocalarından Prof. Dr. Oya Tokgöz, “public journalism” kavramını “halk gazeteciliği” olarak kullanmamın doğru olmadığını, kendisinin kavramı epeydir “kamusal gazetecilik” olarak kullandığını söyleyen bir not iletti. Gerçekten de, gazetecilik öğrencilerinin temel kitaplarının başında gelen “Temel Gazetecilik” kitabında, “citizen journalism” yurttaş gazeteciliği olarak (s. 68), “public journalism” de kamusal gazetecilik olarak (s. 69) anlatılıyor. Kitapta kamusal gazetecilik için şunlar söyleniyor: “Bu tür gazetecilik yeni bir eylem biçimi olarak gazetecilik kuruluşlarının, yurttaşların sorunlarını çözmek için yerel topluluklarla işbirliği yapmasını öngörmektedir.”

Ben yine de kamusal sözcüğünün devleti de çağrıştırdığını, o yüzden tercih etmediğimi söyleyeceğim. Örneğin, kamusal hukuk, devlet ve vatandaşlar arasındaki ilişkileri düzenleyen hukuk dalı anlamına geliyor.

https://plus.google.com/+S%C3%BCleyman%C4%B0rvan
Exit mobile version