Bir dedikodu üzerinden genç bir kız hakkında tek bilgiye sahip olmadan bir ay boyunca sürdürülen habercilik, kimliğini yitirmiş gazetecilikten başka bir şey değildir.
Milliyet gazetesi Medya Analizi köşesinde Belma Akçura, ‘gizemli’ olay üzerine ortaya çıkan, vahim gazetecilik duruşunu oldukça sert ifadelerle eleştirdi. “Haber sadece bilgilendirmek için değildir. Bir toplumu içinde bulunduğu çağa uygun bir biçimde her defasında yeniden formüle etmek demektir.” diyen Akçura, “Dolayısıyla bilginin kaynağı, haberin içeriği ve size nasıl sunulduğu önemlidir. Çorum’da bir kadına ait mezarın başında ağlayan ‘gizemli kız’ haberi, ne toplum olarak ne de medya olarak bu konuda pek de doğru yol almadığımızın en iyi örneği.” olduğunu kaydetti ve şöyle devam etti:
Bir mezarlık görevlisinin, mezarlığı ziyaret eden genç bir kadına yönelik kuşkusu, toplumun “fitne fücur” yaklaşımıyla birleştiğinde gazetecinin görevi bu “densizliğe” alet olmak olmamalıydı. Oysa bir ay boyunca medya, vatandaşla birlikte genç bir kızı korkuttu, ağır biçimde taciz etti. Haberler; araştırmadan, sorgulamadan, bilgiye ulaşmadan kahvehane ağzıyla sunuldu. Öyle ki; “Yine geldi, yine gitti, kaçtı, peşinden koştuk, yakalayamadık, halk nöbet tutuyor” ifadeleri bir gazetecilik ayıbıdır. Bir ay boyunca sürdürülen bu “taciz haberciliğinin” haliyle milyonlarca izleyicisi oldu. Sadece YouTube’da yayınlanan bir videoyu bir haftada 1 milyonun üzerinde insan izledi. Bir ülke hayalet avcılığına soyundu. Mezarlıktaki genç kızı bulma girişimi, turizm amaçlı efsaneye ihtiyaç duyan bürokrasi de olaya dâhil olunca Sabah Gazetesi’nden Tülay Canbolat gitti aileyi buldu. İyi ki de buldu. Kızlarının hayalet veya ruhani bir varlık gibi lanse edilmesinin bir aile için ne anlama geldiğini de öğrenmiş olduk.
Bakın aile ne diyor: “Son birkaç haftadır mezarlığa gittiğini belirledik. Tedavi ettirmeye çalışıyorduk, zor bir süreçti. Birden o internette dolaşan videolar yayıldı, herkes kızımızdan bahsetmeye başladı. Olay aile meselemiz ve sağlık sorunu olmaktan çıkıp, bir gizeme, magazine dönüştü (…) Türlü yalanlar çıktı ortaya, evladımızı sopalarla beklediler, yakalamak için nöbetler tuttular. Bizim hastalığımızı ve ardından gelen mağduriyetimizi çekirdek çitleyip, video çekme yarışıyla izlediler. Çorum dışından gelmeye başladıklarını duyduk, çocuğum mağduriyetinde kaybolurken onlar film izlemeye geliyorlarmış. İnanın bu süreci izlerken kanımız dondu. Çok yıprandık, çok mağduruz, herkese sesleniyoruz yapmayın, insani bir duruma karşı bu tavır, yapılanlar yanlış. Bu yaşananlardan ders çıkarın.”