3 Mayıs “Dünya Basın Özgürlüğü” günüydü. Dünya Basın Özgürlüğü gününe karanlık bir tablo ile girdik ne yazık. Basın özgürlüğünde 157’nci sıradayız,148 gazeteci cezaevinde. Suçları terör faaliyeti deniliyor. İnandınız mı ?
Birleşmiş Milletler 3 Mayıs’ı basın üzerindeki baskıları protesto amacıyla 1993 yılında Dünya Basın Özgürlüğü Günü olarak kabul etmişti. Bu yıl kez,ülkelerin basın özgürlüğünü inceleyen “Freedom House” ülkemizi basını özgür olmayan ülkeler arasında sayarak bunun kaygı verici olduğunu dile getirdi.
BM basın ve ifade özgürlüğü mücadelesindeki kararlılığını sürdüren gazetecilerin önündeki engellerin kaldırılması ve görevini icra eden meslektaşlarımıza kötü muamelelere son verilmesi çağrısında bulundu.
Avrupa Birliği de ifade özgürlüğü ve basın özgürlüğü dünyanın dört bir yanında tehdit altında olduğunu, gazetecilere yönelik saldırıların demokrasiye, hepimizin özgürlüğüne yönelik saldırılar olduğunu bildirdi.
Türkiye Gazeteciler Cemiyeti yaptığı açıklamada, OHAL ilanından bu yana gazeteciler üzerinde var olan cezai ve mali baskıların arttığını gazetecilerin cezaevinde bulunmasının yanı sıra sansürün arttığı,eleştirel gazeteciliğin, araştıran sorgulayan gazeteciliğin önünün tamamen kesildiği vurgulandı.
İzmir Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Misket Dikmen de basın özgürlüğünün düşünce ve ifade özgürlüğüne dayandığını belirterek “gazeteciler, düşüncelerini ifade ederken mesleklerinin gereğini yerine getirmeye çalışırken endişe duyuyorlarsa o ülkede basın ve ifade özgürlüğünden söz edilemez” dedi.
CHP İstanbul Milletvekili Barış Yarkadaş’a kulak verelim;
“Bu hükümetle birlikte basına baskılar katmerlendi. Dünyanın her yerinde iktidarlar gerçeği yazan, gerçeğin peşinde koşan gazetecileri hedef alıyor. Yönetme krizi çeken iktidarlar gerçekler ortaya çıkmasın diye gazetecilere baskı uyguluyor”
Almanya’da gazeteci ve yazarların meslek kuruluşları ile Uluslararası Af Örgütü de Türkiye’de basın özgürlüğünün zincire vurulduğunu 180’den fazla yayın kuruluşunun kapatıldığını belirterek binlerce medya çalışanının işini kaybettiğini vurguladı.
Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF) örgütü ,Alman Yayıncılar Birliği ve Uluslararası Yazarlar Birliği PEN de Türkiye’ye cezaevinde bulunan gazeteci, yazar ve sanatçıların serbest bırakılmasını talep etti.
Bu arada Anayasa Mahkemesi çok sayıda gazetecinin tutuklu olduğu bir dönemde örnek bir karar aldı.
“Mahkemeler gazetecilik mesleğinin nasıl yapılması gerektiğini ve gazetecilerin haber verme tekniğini belirleyemez.Çünkü bir düşüncenin en iyi hangi üslup ve biçimle aktarılacağına bizzat düşünceyi dile getirenler karar verebilir”
Haftaya yeniden buluşmak üzere hoşça kalın dostlar.
Cengiz Güven
Dokuz Eylül