Site icon International Journalists

Gazetecilere özgürlük!

MOGENS BLICHER BJERREGÅRD / (IFJ) AVRUPA GAZETECİLER FEDERASYONU BAŞKANI

Demokrasinin olmazsa olmazı olan basın özgürlüğünün baskı altına alınması, gazetecilerin tehdit ve cinayetlere varan durumlarla karşılaşması toplumsal barışın önündeki en büyük engel olarak duruyor.

Avrupa’da 75’ten fazla gazeteci demir parmaklıklar arkasındayken daha fazlası gözaltında ve bazıları ise dava sıralarını bekliyor. Bu durum sadece işlerini yaptıkları için hapis cezasına çarptırılan gazeteciler için dehşet verici değil, aynı zamanda gazetecilere yönelik her türlü ihlalin gazetecilik üzerindeki caydırıcı
etkisiyle basın özgürlüğü açısından da derinden sorunlara sebep olduğu için durum gittikçe kötüleşiyor. Son olarak, bu durum demokrasilerimizin altını oyup Avrupa’nın barış içinde yaşaması önünde büyük bir risk oluşturuyor.

Türkiye, uzun yıllar boyunca gazeteciler için en büyük hapishane olarak kabul edildi. Ne yazık ki, Avrupa Gazeteciler Federasyonu’nun güncel verilerine göre 50 gazeteci ve medya çalışanı şu an Türkiye’de hapiste. Bu sayıya birçok blog yazarı, yazar ve insan hakları savunucusunu da eklemeliyiz. Yıllardır, hepimizin bu davalar üzerinde aktif olduğu gerçeğinden hareketle, Türkiye’deki durumu değiştirmek için yeni girişimler ve mekanizmalar geliştirmenin şimdi tam zamanı.

Bugün Belarus, bu içler acısı durum konusunda Türkiye ile yarışıyor. Keyfi suçlamalarla, Belarus diktatörlüğü gazetecileri hapse mahkum ediyor. 10 gazetecinin hükümleri kesinleşmişken daha pek çoğu mahkemelerini veya sadece bir sonraki aşamalarının gerçekleşmesini bekliyorlar. Türkiye’de gazetecilerin tweetler veya uydurma suçlamalar nedeniyle tutuklandığı, suçlandığı ve hapse atıldığı günümüzde, Belarus’taki gazeteciler de, öldürülen bir vatandaşın alkolden etkilendiği suçlamasının doğru olmadığını kamuoyuna bildiren genç bir kadın gazeteciye yapıldığı gibi, gerçeği söylediği için hapse girme
riskiyle karşı karşıya. O kadın gazetecinin “suçu” ise sadece kişisel bilgileri ifşa etmekti. Gazetecilerin Avrupa’da hapiste olduğu diğer iki ülke ise Rusya
ve Azerbaycan. Ancak diğer ülkeler gazetecileri susturmak için başka yöntemler kullanıyorlar. Sözde SLAPP (Halkın Katılımına Karşı Stratejik Davalar) yüzlerce gazetecinin, ciddi gazetecilik yapma zamanlarından çalarak davalarla meşgul olmasına neden oluyor.


Gazetecileri ve özgür medyayı susturmanın üçüncü ve tehlikeli bir yöntemi de özellikle başkanların ve başbakanların gazetecilere sözlü olarak saldırmasıdır. Bunu birçok Doğu Avrupa ülkesinde gördük. Bu tür sözler önemlidir, çünkü siyasi liderler etkili belagatları ile fiili olarak gazetecilere yönelik nefreti yasallaştırırlar ki, bu her zaman fiziksel saldırılardan ve daha kötüsü gazeteci cinayetlerinden önceki ilk dalga olur.

Tarihimiz boyunca otoriter rejimler, herhangi bir çatışma veya savaşta her zaman ilk kurban olarak kelimelerin kontrolü altında olduğu özgür medyayı bastırdılar. Öte yandan, özgür ve bağımsız gazeteciliğin, gelişen demokrasiler için bir ön şart olması nedeniyle, Avrupa Gazeteciler Federasyonu’nun, özgür medyanın ihlalini ele alan AB Demokrasi Eylem Planı’nı son derece memnuniyetle karşılıyoruz.

Bu nedenle, 3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü Günü’nde Avrupa’da bizler, hükümetlerimizi gazetecilerin özgürlüklerini garanti altına almaya teşvik eden eylem planını takip edip, çözümün parçası olması gereken tüm paydaşları dahil ederek gazetecilerin güvenliği için ulusal eylem planları sağlayarak, AB’yi SLAPP karşıtı bir direktifle destekleyip tüm Avrupa ülkelerinde özdenetim mekanizmalarının sağlanması yoluyla hem politikacıların hem de oligarkların basından
uzak durmalarını isteyen emsallere uygunluk ilkesini tanıtmalıyız.

Ancak, hedefl erimiz daha yüksek olmalı. Bizler gazeteciler olarak her zaman değerlerimizi siyasetle karıştırarak değil, her toplumda son derece önemli gözlemciler olarak kaldık. Rolümüzden ödün vermeden, gelecek için demokrasilerimizin gelişiminin daha fazla farkında olmalıyız. Halihazırda “Medya Okuryazarlığı” adı verilen etkinliğe zaten katılıyoruz. Şimdi, rolümüzü göz önünde bulundurarak, hedef yükselterek rolümüzü oynayıp “Demokrasi Okuryazarlığı” olarak adlandırmamız gereken şeyde sorumlu olmalıyız.

Exit mobile version