Bugün 2 Kasım Gazetecilere Karşı İşlenen Suçlarla Mücadele Günü. Mesleğini yurt dışında sürdürmek zorunda kalan sürgündeki pek çok gazeteci AKP iktidarı tarafından hedef gösteriliyor. Kimi evinde veya sokak ortasında darp ediliyor, kiminin açık adresi ve fotoğrafları yandaş medyanın manşetlerinde yer alıyor, hakarete uğruyor.
Erk Acarer, Ahmet Dönmez, Abdullah Bozkurt, Bülent Keneş gibi gazetecilere saldırıların ve yayınlarla hedef gösterilmelerinin ardından son olarak gazeteci Levent Kenez ‘AKP İstihbaratı’nın yayın organı Sabah Gazetesi tarafından hedef gösterildi.
Tüm bu hukuksuzluklara ve gazetecilere karşı işlenen suçlara karşı Journalit Post dergimizin yeni sayısı ‘Cesur gazeteciler direniyor’ kapağıyla çıktı. Üç dilde yayın yapan Jornalist Post’un 5. sayısında dünyanın pek çok ülkesinden gazeteciler medya özgürlüğü ve gazetecilerin yaşadığı sorunlar hakkında yazılar kaleme aldı.
Derginin genel yayın editörü Yüksel Durgut “Uzun kollar gazetecileri hedef alıyor” başlıklı yazısında yeni sayının hikayesini anlattı:
UZUN KOLLAR GAZETECİLERİ HEDEF ALIYOR
“Yayın ekibimiz ile derginin çalışmasını noktaladığımızda meslektaşımız Cevheri Güven’in olayı henüz gündeme düşmemişti. Gazetecileri sürgün hayatlarında bile rahat bırakmayan uzun kolları yani fişlemeyi kapak konusu olarak düşünmüştük. Ancak Güven’in haberinin Türkiye’deki iktidarın güdümündeki bir gazetenin manşetinde yer alması seçime odaklanan ülkede klasik gündem değiştirme taktiklerinden birisi olarak karşımıza çıktı.
Her seçim öncesi demokrasiden uzak, oy kaygısı yaşayan iktidarların, halkı uyutma politikası olarak uyguladığı güç gösterisi, bu sefer basın özgürlüğünün muteber olduğu Almanya’da meydana geldi. Almanya gibi bir ülkede bırakın bir gazeteciyi, sıradan bir vatandaşın fotoğrafını herhangi bir mecrada izinsiz yayınlamak bile büyük bir suç. Cevheri Güven’in evini, ailesini ve tüm özelini ifşa etmek ise suçların en büyüğü. Bu tür rejimlerin farklı yöntemleri var. Washington Post’un Hintli yazarı Rana Ayyub, Hindistan Başbakanı Narendra Modi’yi ve partisi BJP’yi eleştirdiği için, 27 ayda Twitter üzerinden ölüm mesajlarının da arasında olduğu yaklaşık 8,5 milyon tehdit aldı. Bu rakam onu, dünyada en fazla tehdit edilen gazetecilerinden biri yaptı. Filipinler’deki haber kuruluşu Rappler’ın CEO ve kurucu ortağı Nobel Barış Ödülü sahibi Maria Ressa, UNESCO’nun hazırladığı bir rapora göre, Facebook sayfasında hakaretlerden, ölüm tehditlerine kadar her gün yaklaşık 2 bin mesaj almakta. Raporda, bu mesajları gönderenlerin troller olduğu vurgusu yapılıyor. Bu trollerden kurtulmak neredeyse çok zor ve yalanları gerçeklerden daha hızlı bir şekilde yayılıyor. Suudi Arabistan’ın İstanbul Başkonsolosluğunda öldürülen gazeteci Cemal Kaşıkçı, ölümünden sonra yayınlanan son köşe yazısında, Arap dünyası ile ilgili acı bir teşhis ortaya koyuyor. Arap ülkelerinde yaşayanların çoğunun, dünya çapındaki siyasi olaylardan bihaber ya da yanlış bilgilendirildiğini yazmıştı. Halkın, yaşamlarını etkileyen olayları duymadığı gibi, kamuoyu önünde de tartışmaktan korktuklarını ve devletlerin, yalan haberlerle halkı kandırdığını kaleme almıştı.
Devletlerin sınırlarının ötesindeki muhaliflerini susturmak için kullandıkları uzun kolları yeni bir olay değil. Rusya’nın yurtdışı suikastları en çok bilinenlerin başında geliyor. Libya lideri Muammer Kaddafi 1980’li yılların başında muhaliflerine “başıboş köpekler” benzetmesi ile ülkesinin sürgün toplumunu devrilinceye kadar hedef almıştı. Devrim sonrası İran, muhaliflerinin ülkeden kaçmasının ardından özellikle Avrupa’da sürgün yaşayan vatandaşlarına suikastlar gerçekleştirmişti. Gazetecilerin kurşun geçirmez yeleklerle korunan, yalnızca kamera ve mikrofonlarla silahlanmış, miğferli savaş muhabirleri görüntüsü akla geliyor. Habercilere karşı fiziksel tehditler en görünür tehlike. Gazeteciler ve gazeteciliğin kendisi, sansür, siyasi ve ekonomik baskı, yıldırma ve haber kaynaklarının korunmasına yönelik saldırılar gibi başka tehditlerle de boğuşuyor. BM Özgürlük Hakkının Teşvik Edilmesi ve Korunması Özel Raportörü Irene Khan, dijital çağda medya özgürlüğü ve güvenliğinin insan hakları, demokrasi ve kalkınma üzerindeki etkisinden bahsediyor ve bunun da dünyadaki birçok gazeteci için tehlike oluşturduğunu savunuyor. Khan, “Gazetecileri öldürerek susturmak, sansürün en korkunç şeklidir.” diyerek gazetecilere yönelik saldırıların önlenmesi, soruşturulması ve kovuşturulması konusunda uluslararası bir görev gücünün oluşturulmasını savunuyor. Gazetecilerimizi koruyamamak, bağımsız medyanın geleceğini koruyamamaktır. Karşılaştıkları tacize karşı koymak ahlaki bir zorunluluktur ve ortak bir duruş sergilenmelidir.”
Journalist Post Dergisinin 5. sayısını BURADAN indirebilirsiniz.