Dünyanın en güçlü 14 Medya sendikası imzasını taşıyan bir bildiri ile Türkiye’nin başını çektiği birçok ülkeye Medya Özgürlüğü için telkinlerde bulunuldu.
Dünyanın en büyük Gazeteci Federasyonlarından Türkiye’ye Uyarı
Dünyanın en güçlü 14 Medya sendikası imzasını taşıyan bir bildiri ile Türkiye’nin başını çektiği birçok ülkeye Medya Özgürlüğü için telkinlerde bulunuldu. Avrupa Birliği üyesi ve üyelik başvuruları bulunan 47 ülkede yaşanan ifade ve basın özgürlüğü konularında bir rapor hazırlayan Platformun en fazla uyarıda bulunduğu ülkelerin başında Türkiye geliyor.
“Medya özgürlüğü için gerçek eylem planı“ adı altında hazırlanan rapora PEN, EBU, IPI, CPJ, IFJ, AEJ gibi medya konusunda büyük söz sahibi olan 14 büyük kuruluş imza attı. Geçtiğimiz yılın dünya genelinde medya özgürlüğüne büyük zarar verdiği belirten açıklamada, raporda ismi geçen ülkelerin acilen hukuka dönmeleri istendi. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 10.Maddesi uyarınca etkili koruma ve ihlalleri gerçekleştiren devletler tarafından yapıcı reformların benimsenmesi gerektiği ifade edilerek, hükümetlere, gazetecilerin güvenliği konusundaki kamusal taahhütlerini yerine getirmeleri çağrısında bulunuldu. Gazetecilere yönelik şiddet içeren saldırılara, keyfi tutuklamalara, tacize ve diğer müdahale ve misillemelere karşı bağımsız gözetim mekanizmaları kurulması gerekti savunuldu.
YANDAŞ MEDYA VE RTÜK’DEN TEHDİTLER
2020 yılında, medya özgürlüğünü ve bağımsız gazeteciliği susturmanın yöntemi olarak, devlet öncülüğündeki medyanın ele geçirilmesinin Avrupa’da yaygınlaşmaya başladığı ifade edilerek, hükümetlerin, devletin ekonomik baskısı ile birlikte yasama yetkilerinin kullanılarak medya üzerinde etkili bir kontrol elde ederek sömürüldükleri aktarıldı. Medyayı ele geçirme, otoriter fikirli devletler için çekici bir model olduğu kaydedilerek Türkiye’nin de ana akım medyanın çoğunun hükümet müttefiklerinin kontrolü altında olduğu dile getirildi.
Türkiye’de medyayı kontrol eden organların, ülkedeki bağımsız medyadan geriye kalanları baskı altına almak için aracı oldukları aktarılırak, “Sözde bağımsız olan ancak pratikte iktidar koalisyonu tarafından kontrol edilen ülkenin televizyon ve radyo denetçisi RTÜK, bağımsız yayıncılara yönelik tehditlerini artırdı. Çok sayıda Televizyon para cezaları, içerik ya da lisanslarının askıya alınması tehditleri ile karşı karşıya kaldı” ifadeleri kullanıldı.
Geçen yıl Türkiye’de yaşanan baskılar raporda şu şekilde yer aldı; “Nisan 2020’de RTÜK, bir spikerin Türkiye’nin Covid-19 politikalarına ilişkin eleştirel yorumları üzerine Fox TV’ye yayın yasağı verdi. Halk TV, muhalefetteki CHP partisinin İstanbul genel başkanını ağırladıktan sonra Mayıs ayında beş günlük bir yayın yasağı verildi. Her iki TV’de, başka yasaklar verilmesi durumunda lisanslarını kaybetme riskiyle karşı karşıya.”
Gazeteci Federasyonları, Türkiye’deki RTÜK gibi kurumların basın özgürlüğüne yönelik en büyük tehdit olduğunu vurguladı. Devletin eleştirel medyayı cezalandırmak ve yandaş medyayı ödüllendirmek için medyanın devlet finansmanını kullandığı ve Türkiye’de 2020’de Evrensel ve BirGün gibi gazetelerin devletin reklam yasaklarıyla karşı karşıya kaldığı dile getirildi.
SOSYAL MEDYA TEHDİDİ VE SOYLU
Gazetecile yönelik Sosyal medya üzerinden yapılan saldırılara da değinen Medya dernekleri, son iki yılda bu tehditlerin büyük bir artış gösterdiğini kaydederek, bunun gazetecilerin fiziksel güvenliğini de riske attığı belirtildi. Gazetecilere yönelik taciz, karalama kampanyaları ve tehditlerle ilgili olarak raporda 16 tehdit konusu yayınlandı. Bu tehditlerin 12’si kadın gazetecilerle ilgili. Raporda adı geçen Türk kadın gazeteci Müyesser Yıldız. Bu tehdidi gerçekleştiren kişinin ise İçişleri Bakanı Süleyman Soylu olduğu belirtilen raporda şu ifadeler yer aldı, “Türkiye’de İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Twitter’dan Oda TV’den gazeteci Müyesser Yıldız’ı “terör” sempatizanı” olduğunu ifade ederek karalama yaptığı ifade edildi. Soylu’nun eleştirileriyle sosyal medya üzerinde kendisine karşı taciz kampanyasının başlatıldığı ve Yıldız’ın kişisel güvenliğinden korktuğu da aktarıldı.
HUKUK KİŞİLEŞTİRİLDİ
Türkiye’de Ceza hukukunun kişiler tarafından kötüye kullanıldığı ve bunun örneğinin de gazeteci Metin Uca’nın twitter paylaşımları nedeni ile yaşadığı ifade edilerek Anadolu Ajansı Müdürü Şenol Kazancı ve müdür yardımcısı Mustafa Özkaya’nın şikayetleri üzerine görevdeki bir kamu görevlisine hakaretten 14 ay 17 gün hapis cezasına çarptırıldığı belirtildi. Devlet görevlileri tarafından gazetecilere yönelik cezai soruşturma, kovuşturma ve mahkumiyetlerin rahatlıkla verilmesinin de yansıdığı raporda, Türkiye Rusya ve Azerbaycan ile birlikte anıldı.
Türkiye’de gazeteciler, bir kamu görevlisine hakaret etmek, gizli bilgileri ifşa etmek ve terör örgütü üyeliği dahil olmak üzere bir dizi suçtan mahkum edildikleri açıklandı. Vatana ihanet, casusluk veya terörizm suçlamalarıyla birlikte yargılamadan gazetecilerin cezalandırıldıkları ve gazeteciler aleyhine bu suçlamalarla ilgili iddianameler yasal çerçevede karşılanmadığı aktarıldı. Ayrıca Covid-19 salgını sırasında artan kişisel sağlık riski nedeniyle Türkiye’de cezaevlerinde ki tahliye politikasından ayrımcılık yapıldığına da vurgu yapıldı.
Üye devletlere ceza hukukunun kötüye kullanılması Avrupa Konseyi tarafından alenen kınanmalı çağrısı yapan Gazeteci Dernekleri, Türk yetkililere, Avrupa Konseyi’nin rehberliğinde bağımsız haberciliği engellemeye veya suç teşkil etmeye yönelik tüm eylemleri durdurmaya ve kovuşturma ve yargı bağımsızlığını ve tarafsızlığını yeniden tesis etmeye ve ülkenin ifade özgürlüğüne ilişkin uluslarası standartlarda yasal çerçeveyi sağlamak için adımlar atmaya çağırdı.
MAHKEME KARARLARI UYGULANMIYOR
Yargı bağımsızlığı, basın özgürlüğü ve gazetecilerin anayasal haklarını savunabilmeleri için temel bir hak. Avrupa Mahkemesi, gazetecilerin haklarının muhafaza edilmesinin garanti altına alınmasında kritik bir gözetim rolü oynamakta. “Ancak, Türkiye gibi yargı alanlarında Mahkeme kararlarının uygulanmaması, Avrupa insan hakları çerçevesine bir meydan okumadır” şeklinde ifade edilen raporda, Türkiye’de Anayasa Mahkemesinin bağımsızlığına yönelik siyasi saldırılar, ülkede hukukun üstünlüğünü daha da tehlikeye attığı kaydedildi. Gazeteciler, yetkili makamların eleştirel haberciliği engelleme adı altında, savcılık ve yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığı bağlamında daha da kötüleşen, devam eden adli tehditlerle karşı karşıya.
COVİD-19 CEZALARI
Türkiye’de gazeteciler, Covid-19 salgınının etkileri hakkında haber yaptıkları için para cezaları veya tutuklamalarla karşı karşıya kaldı. Türkiye’de, Radyo Televizyon Üst Kurulu (RTÜK), devletin Covid-19 politikalarını haber verirken Fatih Portakal’ın eleştirel yorumları üzerine Fox TV’ye yayın yasağı getirdi. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın virüse karşı mücadelede halktan bağış toplama kampanyasını eleştirdikten sonra “nefrete tahrik” suçundan Nisan ayında eski Halk TV yöneticisi gazeteci Hakan Aygün tutuklandı.
KAMUYA AÇIK ALANLARDA SALDIRILAR
Son iki yıldır, kamuya açık olaylar takip eden gazetecilere hem devlet, hem de halk tarafından protestolar ve mitingler sırasında çok sayıda fiziksel saldırı olduğu bildirildi.
Mesleki faaliyetleriyle bağlantılı olarak gözaltına alınan veya hapse atılan tüm gazetecileri ve diğer medya çalışanlarını serbest bırakmalıdır. Avrupa Konseyi ile yakın işbirliği içinde ve siyasi faaliyetlerden bağımsız olarak acil adli incelemeler yapılması konusunda Türkiye’nin denadım atması gerektiği vurgulanarak, 2021’in başında Türkiye’de en az 60 gazetecinin tutuklu bulunduğu hatırlatıldı.
Avrupa Birliği ile yeniden beyaz bir sayfa açmaya çalışan Erdoğan ve hükümeti geçtiğimiz yıl dünyanın önde gelen Gazeteci Dernekleri tarafından yapılan ifade ve basın özgürlüğü konularında ki uyarıları dikkate almayarak red ettiği belirtiliyor. Ancak AB ile yeniden masaya oturan Erdoğan bir süre önce Sarayında ağırladığı Avrupa Komisyonu ve Avrupa Birliği’nin iki liderinin uyarılarını da dikkate alarak bu yılın sonuna kadar hukuk yolunda adımlar atar mı bilinmez ama en azından Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi kapsamındaki yükümlülükleri yerine getirmesi gerekiyor.
AB_-Report-2021_EN_-Wanted_Real-action-for-media-freedom-in-Europe