Bir siyasi çıkıyor, “o gazete bizimle uğraşıyor” diyor. Bir başkası “o gazeteden çok çektik, ne istiyorlar bizden anlayamıyorum” diye şikayet ediyor.
Başka bir politikacı, siyasi rakibine tepki gösterecek diye, gazetelere onun istihbarat verdiğini düşünerek, “işbirlikçiler” diye tepki koyuyor… Kimmiş işbirlikçi? Bir siyasiden istihbarat aldığını düşündüğü gazeteler veya gazetecilerle, o siyasi işbirlikçiymiş… Hatta bir siyasi, başka bir siyasi ile uğraşmak için çete kurmuş da o çetenin içinde gazeteciler de varmış… Çete ha? Siyasi rakip ile gazeteciler çete üyeleri mi? Neden? Tabii ki kendisini yazdılar diye?
Gazeteler zaten yazmak- okunmak için değil kese kâğıdı yapılmak içindir… Niye yazacaksın ki? Yazacaksan da öyle “yolsuzluk” gibi sakıncalı şeyleri neden yazıyorsun ki? Eften püften şeyleri yazmak dururken sakıncalı şeylerle niye uğraşıyorsun?
George Orwell’in çok bilinen, çok kullanılan bir sözüdür, mutlaka duymuşsunuzdur, okumuşsunuzdur ama tekrar etmekte fayda vardır. George Orwell, “Gazetecilik, birilerinin yayınlanmasını istemediği haberleri yazmaktır; gerisi halkla ilişkilerdir” sözünü boşuna söylememiştir.
Bu ülkede merkezi yöneticilerden, yerel yöneticilere, büyük şirketlere kadar kimse haber yapmanızı istemez. Haber dedikse, pembe haberleri, ziyaret haberlerini kastetmiyoruz, gerçek haberden söz ediyoruz. Ciddi, toplumu ilgilendiren, yazıldığında bir şeyleri değiştirebilecek, haksız tutumları durdurabilecek, yolsuzluk yapan, hak yiyenleri deşifre edecek, birilerinin tekerine çomak sokacak haberleri kastediyorum…
Bunların yazılmasını, yayımlanmasını kim ister ki? Rahatsız edici gazete, gazeteci istemezler… Uslu gazete, uslu gazeteci olacak, birilerini rahtsız etmeyeceksin. İşbirlikçiler ha? E “sizin gazetecileriniz”, sizin istediklerinizi yazdıklarında iyidir de başkaları bir başkalarına istihbarat verince mi kötü oluyor?
Haber yapan gazeteciye, “Seni kullandılar” diye çıkışıyor birileri… Evet olabilir, kullanmışlardır ama biz gazeteciler de onları kullanmış oluyoruz. Gazetecilik karşılıklı kullanma sanatıdır, birileri bir yerlerden şikayetçidir, vicdanı sızlamaktadır, bir yanlışlığın son bulmasını istemektedir, istihbarat verir, haberin çıkmasını sağlar. Gazetecinin istediği ‘gerçek istihbarat’, ‘gerçek bilgi’ değil midir? En verimli çalışan gazeteciler, istihbaratı iyi gazetecilerdir. Evet, gazetecileri kullanarak, karanlık olayların aydınlığa çıkması sağlanır. Kötü mü olur? Canım kurban böyle kullanmaya, kullanılmaya? Sen olaydan haber ver? Olay gerçek mi, belgeler gerçek mi? Olay gerçekse, bir yolsuzluk, bir haksızlık, bir ihmal, bir istismar ortaya çıktı mı? Çıktıysa, istihbaratı kimin verdiğinin ne önemi var ki? Ortada belge olsun, yazan kanıtlayabilsin yazdıklarının gerçek olduğunu yeter…
Yalan, yanlış, garez olmadıktan sonra “gerçek bilgiyi” kimin verdiğinin önemi yoktur. Çünkü o kişi fenalık değil, toplum adına büyük bir iyilik yapmış oluyor. Bu söylediklerim birilerini satın alıp, ona yalan haber yazdıranlarla ilgili değil, birilerini satın alıp kendine övgü dolu haberler yaptıranlar da değil… Onlar gazeteci değil, olsa olsa “satılmış” olur…
Politikacı, devlet yöneticisi en güzel, en doğru işi yapsa, çok başarılı işlere imza atsa da gazeteciden kişisel övgü beklememelidir, olayın güzelliği, doğruluğu yazılıyorsa, toplum zaten onu kimin yaptığını bilir, puanını verir.
Gazete manşetleri, köşe yazıları övgülerle dolmamalı, oralardan yağ, bal akmamalıdır, çünkü bu gazeteciliğin ruhuna terstir. Gazetecinin işi yalakalık, dalkavukluk, çanak yalayıcılık değildir, gazetecilik mesleğinin ruhunda muhaliflik vardır, protest duruş vardır…
Gazeteci, halk yararına düzgün gitmeyeni, saklananını ortaya çıkarmalı, haksızlıkların, adaletsizliklerin izini sürmeli, toplum yararına çalışmalıdır. Toplum medyada yalakalık değil “gerçek haber” görmek ister… Medyada olumsuz haberlerle anılmak istemeyenler, olumsuz işlere imza atmayacak…
Kaynak: Kıbrıs Gazetesi Ali Baturay