AKP iktidarının kontrolündeki Sabah ve A Haber gibi yayın kuruluşlarının sürgünde yaşayan Türk gazetecileri hedef alması, uluslararası dijital medya kuruluşu Coda Story’de “Erdoğan sürgündekileri susturmak için gazetecileri silah gibi kullanıyor” şeklinde yorumlandı.
“Türkiye sürgündeki eleştirmenleri susturmak için gazetecileri kullanıyor” başlığıyla Coda Stroy’de yer alan makalede Erdoğan’ın, basın özgürlüğü dilini kullanarak, yurtdışındaki Türk muhalifleri sindirmek için medyayı silahlandırdığı belirtildi.
Frankie Vetch imzasıyla yayınlanan makalede, Avrupa’da yaşamını sürdüren sürgündeki Türk gazetecilerin, gazeteci kisvesi altında ajanlık yapan iktidar yanlısı gazeteciler tarafından nasıl izlendiği ve takip edildiği anlatılıyor.
ALMANYA’DA GÖZALTINA ALINAN SABAH ÇALIŞANLARI CEVHERİ GÜVEN’LE İLGİLİ OLABİLİR
Makalede öncelikle Sabah için çalışan İsmail Erel ve Cemil Albay’ın Almanya’da gözaltına alınmalarına değiniliyor. Türkiye’den sert kınamalara neden olan olay hakkında Erdoğan’ın bir gazeteciye verdiği demeçte “Almanya’da yapılan basın özgürlüğünün ihlalidir” dediği aktarılıyor. Alman savcılara göre Erel ve Albay’ın, diğer gazetecilerin kişisel verilerini “tehlikeli” bir şekilde yaydıkları gerekçesiyle soruşturma altında olduğu dile getiriliyor.
Ardından sürgündeki gazetecilerden Erk Acarer’in Berlin’deki evinin önünde saldırıya uğraması, Cevheri Güven’in evinin yerini ortaya çıkaran bir haber yayınlanması örnek veriliyor. Makaleye göre Alman yetkililer tarafından teyit edilmemiş olsa da Erel ve Albay’ın tutuklanmalarının sebebinin bu olması muhtemel görünüyor.
OTORİTERLER TEKNOLOJİYİ KULLANDIKÇA, SÜRGÜNDEKİLER DAHA KORUNMASIZ KALDI
Makalede “Otoriter liderler muhalifleri takip etmek, zorbalık yapmak, saldırmak, kaçırmak ve hatta öldürmek için teknolojiyi kullanma konusunda daha yüzsüz hale geldikçe, Almanya ve İsveç gibi devletlerin Türkiye, Çin, Rusya ya da İran’dan kaçan mültecileri koruma kabiliyeti azaldı. Türk devletinin yurtdışındaki eleştirel sesleri, özellikle de gazetecileri hedef alma iştahı bir süredir artıyor. Erdoğan hükümeti yurtiçinde medya özgürlüğünü kısıtlarken, hükümet dostu haber kuruluşlarında çalışan gazetecileri de sınır ötesi baskının araçları haline getirdi. Bu da devletin, Batı Avrupa ve Kuzey Amerika’ya sığınan gazetecileri ve muhalifleri sindirmek için Türkiye sınırları dışına ulaşmasını sağladı” değerlendirmesi yapılıyor.
Ardından Sabah gazetesinin sürgündeki gazeteci Abdullah Bozkurt’un adresini ve fotoğraflarını yayınlaması örnek verilirken, Bozkurt’un 2020 saldırısından sonra adresini, araç ve iletişim bilgilerini İsveç hükümetinin kayıt sisteminden sildiği, ancak hem Sabah hem de bir başka hükümet yanlısı medya kuruluşu olan A Haber’in, geçen yıl adresini yayınlamaya devam ettiği vurgulanıyor.
SABAH’TAN ORHAN SALİ, MUHALİF BASINI “TERÖRİST” DİYE TANIMLADI
Frankie Vetch, ardından A Haber’den Orhan Sali’yi ziyaret ettiğini ve ziyarette yaşadıklarını şöyle anlatıyor: “Cumhurbaşkanlığı seçiminin ikinci turundan birkaç gün önce, Mayıs sonunda, İngilizce yayın yapan A News’in haber müdürü ve A Haber’in dış haberler masası şefi Orhan Sali ile tanıştım. Sali’nin masasının yanındaki rafta, aralarında en az birinin ‘bağımsız gazetecilik’ dalında olduğunu söylediği birkaç ödül duruyor. Sali aynı zamanda ‘Biz Erdoğan yanlısıyız, bunu saklamıyoruz’ dedi. Türk hükümetini eleştiren gazetecilerin isimlerini yayınlamanın bir risk olduğunu kabul etti ancak bunun olağandışı olmadığını söyledi. Duvarı kaplayan ekranlardan oluşan bir panele yaklaştı. Bu kanallardan bazılarının sert çizgide olduğunu ve Türkiye’deki son seçimlerde ana muhalefetin adayı olan Kemal Kılıçdaroğlu’nu tamamen desteklediğini söyledi. ‘Hepsi,’ dedi bana, ‘terörist.’
“ERDOĞAN HUKUKU DA SİLAH OLARAK KULLANIYOR”
Lehigh Üniversitesi’nde profesör ve Dış İlişkiler Konseyi’nde kıdemli araştırmacı olarak görev yapan Henri Barkey’in sözlerine yer verilen makalede, “Barkey, Erdoğan’ın reklam gelirlerini Turkuvaz Medya Grubu’na ait olanlar gibi hükümet yanlısı yayın organlarına yönlendirerek ‘basını mali olarak baskı altına aldığını’ söyledi. Barkey, Erdoğan’ın hukuku da silah olarak kullandığını söylüyor. ‘Muhalif basını her ne sebeple olursa olsun cezalandırmak için yargı sistemini kullanıyorlar’ dedi.”
GAZETECİLİK, AJANLIK İÇİN MÜKEMMEL KILIF
Makalede diğer diplomatik misyonların faaliyetleri de daha yakından izlendiği belirtiliyor: “Freedom House’a göre ulusötesi baskının en üretken faillerinden biri olan Türkiye’nin Batı’nın gözetimine hedef olması, devletin elçiliklere istihbarat elemanı yerleştirmesini zorlaştırdı. Coastal Carolina Üniversitesi’nde istihbarat ve güvenlik çalışmaları profesörü olan Joseph Fitsanakis, istihbarat kaynaklarını yabancı ülkelere yerleştirmek için kullanılan bu geleneksel yol yerine, hükümetlerin daha fazla sayıda dost gazeteciye yöneldiğine inanıyor. Fitsanakis bana ‘Bu mükemmel bir kılıf. Etkili insanlara erişiminiz var ve tuhaf görünmeden pek çok soru sorabiliyorsunuz’ dedi.”
MÜCADELE AVRUPA TOPRAKLARINA TAŞINACAK
Son olarak makalede “Uzmanlar Erdoğan’ın yeniden seçilmesinin demokratik özgürlükleri daha da kısıtlayacağı anlamına gelmesinden korkuyor. Barkey, daha fazla entelektüel ve eleştirmenin Türkiye’yi terk edip daha uygun kıyılara gitmesiyle bir beyin göçü yaşanacağına inanıyor. Ancak kanıtlar, cesaretlenmiş bir Erdoğan’ın hâlâ onlara ulaşabileceğini gösteriyor. Fitsanakis bana ‘Önümüzdeki yıllarda Erdoğan’a yönelik her türlü muhalefetin susturulmasına daha fazla vurgu yapıldığını görebiliriz. Ve Erdoğan’a muhalefetin büyük bir kısmı artık yurtdışındaki Türklerden geldiği için, bu mücadele Avrupa topraklarına taşınacak’ dedi.” Kaynak: BoldMedya
The Turkish government has turned journalists into tools for targeting critics abroad. In the past year there have been at least 7 cases where pro-Erdogan news outlets have published info revealing the addresses of exiled journalists. Find out more: https://t.co/juUtbloXYC
— Frankie Vetch (@FrankieVetch) June 8, 2023