Türkiye’deki cezaevlerinde insanlar işkenceye varan insanlık dışı uygulamalara maruz kalıyor. Kalabalık koğuşlar, kış soğuğunda yanmayan kaloriferler, çöpe dökülmek zorunda kalınan yemekler, yerde yatan insanlar, farelerin cirit attığı cezaevlerinin varlığı artık bir gerçek.
En son tutuklu gazeteci Harun Çümen’in 15 Kasım 2020’den sonra kaleme aldığı 4 sayfalık mektubu, cezaevindeki hak ihlallerini bütün çıplaklığıyla gözler önüne serdi. Çümen’in anlattıkları dehşetli, korkunçtu. İşte tutuklu gazetecinin cezaevi koşullarının anlattığı o mektuptan öne çıkan başlıklar:
- Cezaevinde bizlere adeta zulmediyor. 206 metrekarelik bir alanda 45 kişiyiz.
- Nefes alamıyoruz, havasızlıktan ölmemek için kışın bu soğuk günlerde bile pencereleri hiç kapatmıyoruz. Bugünlerde gece hava sıcaklığı sıfıra doğru indi, 2 derece oluyor.
- Sıcak su verilmiyor, çok yetersiz. 2-3 gün sadece 3’er saat sıcak su veriliyor. 45 kişi nasıl duş alsın? 1 kişi 7-8 dakika içinde duş almak zorunda kalıyor. Kanalizasyon sistemi, lağım boruları sürekli tıkanıyor. WC’ler tıkanıyor, çok affedersiniz ortalığı bok götürüyor adeta.
- Hijyen problemi had safhada! Yöneticiler, memurlar o kadar ilgisiz ki! Hiç umursamıyorlar. Çünkü yaşananlardan kimsenin haberi yok!
- Cezaevi yönetiminin büyük zulmü altındayız. Bir tarafta koğuş boş, ranzalar boş; diğer tarafta bizim C-7 koğuşu ve diğer 10’dan fazla cemaat koğuşu ağzına kadar dolu, 40 kişinin altında mevcut yok, 15-20 kişi yerde yatıyor.
- Ölüme terk edilmiş vaziyetteyiz. Son derece haksızlık, eşitsizlik, insanlık dışı muameleye, zulme uğruyoruz. Ahh! Keşke bir görseniz… O kadar çok isterdim ki! Şok olursunuz, donakalırsınız.
- İki buçuk aydır koğuşta fareler cirit atıyor, tam 25 fare öldürdük kendi imkânlarımızla! Yerde yatan insanların yataklarına, yastıklarına giriyor; kafa, yüz, kollarının üzerinde geziniyorlar. Dolapların içinden adeta fare fışkırıyor, yiyeceklere saldırıyorlar. Defalarca yetkililere, memurlara, başgardiyanlara söyledik, müdürlüğe dilekçeler yazdık. Hiçbir netice yok, umurlarında değil! Çözüm bir yana, dalga geçip, “Bu kadar insansınız, bir fareyi yakalayamıyor musunuz?” şeklinde cevap veriyorlar.
- Sağlık büyük problem burada! Doktora, revire çıkmak zaten problemliydi, haftalarca çıkamadığımız oldu, hastalıktan kırıldık. Şimdi sağlık hizmeti alabilmek imkânsız hale geldi! Açık açık söylüyorlar; “Ölüm riski dışında” her şikâyet geri çevriliyor. Birçok hastalığı inleye inleye atlatıyor insanlar. İnsanlık dışı görüntüler, ahh bir görseniz!
- Büyük bir hijyen, sosyal mesafe, izolasyon sorunumuz var. Grip-nezle anında yayılıyor, bulaşıyor. Bir kişi hasta olunca koğuşun yarısı 20-25 kişi hastalanıyor. Allah korusun, virüs bulaştığında hiç kurtuluşumuz yok! Maske-eldiven verilmiyor, kan temizleyici veriliyor 8 aydır, o da aylık veriliyor, bir haftada bitiyor.
Adalet Bakanlığı’nın, Cezaevi ve Tevkif Evleri Genel Müdürlüğü, mahpuslara insani yaşam koşullarını sunmak zorundadır. Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’na göre herkesin yaşama hakkı devlet tarafından koruma altına alınmıştır. Türkiye cezaevlerinde 4 yıl içinde birçok insan hayatını kaybetti. Dört yıldır hiçbir devlet kurumu, yetkililer bunlar gerçek ve doğru olduğuna inanmadı. Gümüşhane Cezaevinde karantina koğuşunda ölü bulunan komiser yardımcısı Mustafa Kabakçıoğlu olayından sonra bakanlık soruşturma başlattı ancak hala bir sonuç çıkmadı. Olayların üstü örtülüyor, hak ihlalleri görmezden geliniyor. Acil önlem alınması ve iyileştirme yapılması şarttır. Adalet Bakanlığı’nı göreve çağırıyoruz.