Site icon International Journalists

Canlı blog: Zaman yazar ve editörleri son kez hakim karşısında

Haklarında, “darbeye teşebbüs,” “örgüt üyeliği, örgüte yardım ve propaganda” suçlaması bulunan Zaman Gazetesi’nin 11 eski köşe yazarı ve editörünün yargılandığı davada karar aşamasına gelindi.
10-11 Mayıs günlerinde hakim karşısına çıkan Zaman Gazetesi eski yazarı Mümtazer Türkönee, esas hakkında savunması için söz aldı ve iddianamede 10, mütalaada ise 23 yazısının bulunduğunu, teslim edilen CD’lerde yazıların bir kısmının savcının mütalaasından sonra toplandığını söyledi.
Savcının mütalaasında rövanş yaklaşımı olduğunu belirten Türköne, “Endişe ettiğimiz geçmişte Ergenekon davalarında yaşananların yaşanmasıdır” dedi. Kendilerine tebliğ edilen mütalaa ile duruşmada açıklanan mütalaa arasında farklılıklar olduğunu söyleyen Türköne, hangisine itibar edeceğini sordu. Mahkeme başkanı soruyu bir kez daha tekrarlattırdıktan sonra UYAP’tan tebliğ edilene itibar edileceğini söyledi.
Türköne savunmasında şunları söyledi:
“Mahkeme ara kararında 30-40 yazı talep ediyor ama bin kadar yazı toplanıyor. Mahkemenin talep etmediği makaleler var. Makale diyorum zira biz sadece makalelerden yargılanıyoruz. Savcı bey bu 1000 kadar makaleyi tarayıp alıntılar yaparak mütalaasını hazırlamış. Hakimler ve Savcılar Kurulu’na duruşma savcısı Cem Üstündağ hakkında suç duyurusunda bulunmak istiyorum.
Savcının esas hakkındaki mütalaası çok sayıda kanunu ihlal etmektedir. Savcının bu dosyadan el çektirilmesi ve hakkında soruşturma açılmasını talep ediyorum. Savcının mütalaaya iddianamede olmayan, mahkemeye sunulmamış belgeleri katması CMK’ya aykırıdır. “Mutfakta biri mi var” kuşkusu yaratmıştır.
Bu uygulama, Şahin Alpay hakkındaki AYM ve AİHM kararlarının benzerinin diğer sanıklar için de çıkabileceği ve tahliye sonucunu vereceği endişesiyle yapılmış izlenimi veriyor.
Mehmet Altan’ın durumundaki gibi hüküm tesis edildiği için AYM ve AİHM kararının gerektirdiği tahliyenin uygulanamamasının bizler için de geçerli olması istenmiştir.
Savcının hüküm verme konusundaki aceleciliği adil yargılama hakkı ihlali kuşkusu uyandırmaktadır.
AYM ve AİHM’in gazete yazılarının suç delili olarak yer aldığı durumlarda yazıların tam metninin verilmesi kararı burada da uygulanmalı. Duruşma savcısı ise yazılardan kısa alıntılarla yetinmiş ya da sadece yazı tarihlerini vermiştir.
Şahin Alpay’ın AYM ve AİHM kararlarında yer alan beş köşe yazısı tarihleriyle mütalaada yer almaktadır. Duruşma savcısı suç unsuru olmayan delilleri tekrar kullanarak Anayasa’ya meydan okumuştur. AYM “gazete makalelerinden tutuklama yapılamaz” derken savcı makalelerden hüküm istemektedir. Mütalaa ihlalin kasten devam ettirildiğini göstermektedir.
Artık her yerde referans gösterilecek AİHM’in Şahin Alpay kararı bu anlamda bir delil teşkil etmektedir.
İki ayrı mütalaa var, bize CD ile sunulan mütalaa ve son celsede zapta geçen mütalaa. Hangisini esas alarak savunma yapmalıyım?”
Türköne’nin “hangi mütalaaya itibar edeceğim” sorusu üzerine heyet başkanı “UYAP’a yüklenen iddianameye itibar edin” yanıtını verdi.
Mahkeme başkanı “mahkememiz mütalaa ile bağlı değildir” diyerek Türköne’nin savcının el çektirilmesi ve diğer usule ilişkin taleplerini reddetti.
Türköneusule ilişkin taleplerinin reddedilmesi sonrasında esas hakkında savunmasını yapmaya başladı.
Yazılarıyla ilgili iddiaları yanıtlayan Türköne, savunmasını şu sözlerle sürdürdü:

“Yazıların tümü hakkında savunma yapmayacağım, bir bölümü için ek süre istiyorum. Kendimle ilgili ihbarda bulunmak üzere bir savcıya verdiğim ifademi sunuyorum. Çünkü alıntılanan cümlelerimden daha sert.”Türköne, “Dolmabahçe Mutabakatı” sonrasında yazdığı ve o dönemki Arınç-Erdoğan polemiğine değinen Zaman yazısını mahkemede okudu.Savunmasını yazısından alıntıladığı bazı bölümlerle sürdüren Türköne, şunları söyledi:

“Herhalde bu yazılar AİHM’in önüne gittiğinde alıntılanan bölümle yetinmeyip yazıların aslı neymiş diye bakacaklardır.

Otokrasi kelimesini ben icat etmişim. Yurtta Sulh Konseyi de bu kavramı kullanmış. Oradan arada bağ kurulmak isteniyor.

Otokrasi Hesiodos, Herakleitos tarafından kullanılmıştır. İktidar sahibi uyacağı kuralı kendi belirlerse bu otokrasidir.”

İki gün sürmesi beklenen duruşmada Zaman gazetesinin eski köşe yazarları Şahin Alpay, Ahmet Turan Alkan, Ali Bulaç, Mümtazer Türköne, İhsan Dağı, Lale Sarıibrahimoğlu, Nuriye Ural, avukat ve Bugün gazetesi köşe yazarı Orhan Kemal Cengiz, Zaman’ın eski Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Mehmet Özdemir, Ankara temsilcisi Mustafa Ünal ve gece editörü İbrahim Karayeğen, savcının esas hakkındaki mütalaasında yer alan suçlamalara karşı nihai savunmalarını sunacaklar.Davanın 5 Nisan 2018 günü Silivri Cezaevi yerleşkesindeki mahkeme salonunda görülen üçüncü duruşmasında mütalaasını sunan savcı, tutuklu yargılanan Bulaç, Türköne, Alkan, Özdemir, Ünal ve Karayeğen’in TCK 309/1 kapsamındaki “Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs” suçundan ağırlaştırılmış müebbet, TCK 314/2 kapsamındaki “silahlı terör örgütüne üye olmak” suçundan ise üst sınırdan, 15’er yıl hapisle cezalandırılmalarını talep etmişti.Mart ayında Anayasa Mahkemesi kararıyla 590 günü aşkın tutukluluğun ardından Silivri Cezaevi’nden tahliye edilerek ev hapsine konulan Alpay ve tutuksuz yargılanan yazarlar Cengiz ve Dağı’ya da “Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs” ve “silahlı terör örgütüne üye olmak” suçlamaları yönelten savcı, Alpay, Dağı ve Cengiz hakkında tutuklama talebinde bulunmamıştı.Ancak savcının 24 Nisan tarihinde İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’ne Cengiz, Dağı, Özdemir ve Karayeğen hakkında ek bir mütalaa sunduğu öğrenildi. Savcı daha önce “darbe” ve “örgüt üyeliği” suçlamalarıyla müebbet hapis cezası ve 15 yıla kadar hapis talep ettiği Dağı ve Cengiz hakkında, ek mütalaada Terörle Mücadele Kanunu (TMK) 7/2 ve TCK 43/1 maddeleri uyarınca “zincirleme şekilde terör örgütü propagandası” suçundan 13’er yıla kadar hapis cezası talep ederken, Karayeğen ve Özdemir hakkında ise TCK 314/1 maddesi uyarınca “silahlı terör örgütü yöneticiliği” suçundan 22,5 yıla kadar hapis cezası talep etti.Yine tutuksuz yargılanan yazarlar Sarıibrahimoğlu ve Ural için ise 5 Nisan’da sunulan esas hakkındaki mütalaada TCK 220/7 kapsamında “örgütün hiyerarşik yapısına dahil olmaksızın örgüte yardım etmek” suçlamasıyla ceza talep edilmiş, her iki yazarın da iddianamedeki diğer suçlamalardan beraatleri istenmişti.5 Nisan’daki duruşmanın sonunda mahkeme, davanın yazar ve editörler dışında kalan 18 sanığının dosyalarının “diğer sanıkların atılı eylemleriyle aralarında hukukî ve fiilî irtibat bulunmadığından” bu dosyadan ayrılmasına karar vermiş, ayrıca etkin pişmanlıktan yararlanan iki diğer sanığın dosyalarını da ayırmıştı.Mahkeme, Zaman gazetesi haricinde Fethullah Gülen grubu ile ilişkili diğer medya kuruluşları bünyesinde görev almış 18 sanığın ayrılan dosyalarını 30 Nisan tarihinde hükme bağladı. Mahkeme, 18 sanıktan 10’una “örgüt üyeliği” ve “üye olmaksızın örgüte yardım” suçlarından 3 yıl 1 ay 15 gün ile 9 yıl arasında değişen sürelerde hapis cezası verirken, sanıklardan 5’inin beraatine hükmetti. Üç sanığın dosyası ise ayrıldı.Kamuoyunda “Zaman davası” olarak anılan dava, 10 Nisan 2017 tarihinde, 30 sanık hakkında düzenlenen iddianamenin kabulüyle açılmıştı. Davadaki sanık sayısı, Zaman gazetesi yöneticilerinden Adil Gülçek’in dosyasının da bu dosyayla birleştirilmesinin ardından 31’e çıkmış, davanın ilk duruşması 18-19 Eylül 2017 tarihlerinde görülmüştü.

Duruşma verilen aranın ardından tekrar başladı. Mümtazer Türköne savunmasına kaldığı yerden devam ediyor. Türköne, iddianamede yer alan “Cumhurbaşkanı freni patlayan kamyonu durdurabilir mi?” yazısını okudu. “Bu yazı anayasal düzeni ortadan kaldırma teşebbüsü olarak değerlendiriliyor, hayretler içindeyim. Bunlardan kat kat ağır eleştiriler yapıldı ve hiçbiri darbe suçundan yargılanmadı. Bu yazılardan dolayı herhangi bir pişmanlık duymuyorum. Bunlar demokrasinin vazgeçilmezleri” dedi.

Türköne, savcının yazılarını Gülen’in talimatıyla yazdığına dair iddiaları yanıtladı, “Başkasının aklıyla yazdığının söylenmesi bir yazar için en büyük hakaret” diyerek. “Gülen’i birirme kararı 2004’te MGK’da alındı” haberi üzerine Zaman gazetesinin hükümeti eleştirdiğini belirtti:
“Tek istisna benim yazım. Ben kimseden talimat alarak yazı yazmam. Yazarlık hayatım boyunca bırakın talimatı, telkin bile almadım. Özgürlüğüme düşkünüm. Savcı talimat aldığıma dair bir iddiada bulunuyorsa, bunu delillendirmesi gerekir. Aksi hukuk pratiğine aykırı. Sadece gazetelere dayandırarak cebir ve şiddeti ıspatlamak mümkün değil. Ancak birisinin kafasına vurmak suretiyle gazete şiddet eylemi olarak kullanılabilir.”

Türköne’nin ardından ise Orhan Kemal Cengiz savunmasını yaptı. Cengiz, “Bu durumda sadece makale ve tweetlerimle yargılanıyorum. Öyleyse basın kanununun dava aşımı hükmü uygulanmalı ve dava benim açımdan düşmeli. Radikal kapandı kapanacaktı, Bugün gazetesinden iyi bir teklif aldım. Onlara siz dahil herkesi eleştirebilir miyim diye sordum. Delil sayılmasını kabul etmiyorum” dedi.

Ali Ünal ise savunmasında, “Benim elebaşılarından biri olduğum iddia edilen yapının en büyük destekçilerinden biri siyasi iktidar olmuştur” ifadelerine yer verdi.

 

Exit mobile version