PETER FREITAG / ALMAN GAZETECİLER BİRLİĞİ BAŞKAN YARDIMCISI
“Gazetecilerin çalışmaları giderek daha fazla engelleniyor. Tıpkı 2017 Hamburg’daki G20 zirvesinde Federal Basın Bürosu tarafı ndan akreditasyonu geri çekilen dokuz gazeteci gibi. Fakat bu gazeteciler mahkemede kendilerini başarıyla savundular. Bu, Almanya’da basın özgürlüğünün kötü olmadığını gösteriyor. Ancak çatlaklar büyüyor. Biz uyanık olacağız!”
Almanya’da basın özgürlüğünün hukukun üstünlüğü prensibinin tartışılmaz bir parçası olarak kabul edilmesi, çok yakın zamana kadar geçerli idi. Birkaç istisna dışında, gazeteciler mesleklerine herhangi bir engel olmaksızın devam edebildiler ve herhangi bir engel veya misillemeyle karşı karşıya
kalmaktan endişe etmeleri hiç gerekmedi. Basın özgürlüğü demokrasimizin temel taşlarından biri, kısaca toplumsal mutabakat idi.
Basın özgürlüğüne yönelik saldırılar varsa, bunlar en geç mahkemeler tarafından savuşturulurdu. O günler bitti. Gazetecilerin üzerindeki baskı giderek artıyor ve basın özgürlüğü her gün, yeniden savunulmak zorunda. Toplumun bazı kesiminde, medyaya karşı düşmanca bir tutum artık ‘iyi
bir yaklaşım’ olarak algılanmakta.
Medya çalışanları, siyasi ve ekonomik kurumların iradesiz ajanları olarak yalan söyleyen, yalan haber yayan basın olarak hakarete uğruyorlar. Aşırı sağcılar, gazetecileri yıldırmak ve susturmak için gazetecilerin apartmanlarının önünde mitingler yapılması çağrısında bulunuyor. Sözlü saldırılar ve sindirme girişimleri sağcı popülistlerin, korona inkârcılarının ve diğer komplo teorisyenlerinin gösterilerinde, günlük ajandalarında.
Gazetecilerin çalışması giderek daha fazla engelleniyor. Avrupa Basın ve Medya Özgürlüğü Merkezi, “Almanya’daki gazetecilerin çalışmak zorunda kaldığı en tehlikeli yer, siyasi gösterilerdir” diyor. Gazeteciler çalışırken anayasal bir hakkı kullansalar da, görünüşe göre hükûmet kurumları kendilerini bu hakkın uygulanmasını sağlamaktan sorumlu bir konumda görmüyorlar. Polis memurları defalarca, inisiyatif almadan, saldırıya uğrayanlara yardım etmek yerine onları olay yerinden uzaklaşmaya teşvik ediyorlar – bu hukukun üstünlüğünün ifl as beyanı. Ancak diğerleri de basın özgürlüğünü hedefl iyor: Örneğin
‘ünlüler’ ve sözde aristokratların yanı sıra, ticari işletmeler de buna dâhil. Hukuki yollarla haberciliği giderek daha fazla baltalamaya çalışıyorlar. Medya hukuku firmaları için böylelikle yeni bir iş modeli oluşturuldu. Böylece basın özgürlüğü, kişinin avukat yardımıyla çok pahalıya satın alması gereken değerli bir meta haline geliyor.
Bazen gazeteciler, yasal yollarla devlete ve devlet yetkililerine karşı basın özgürlüğü haklarını kullanmak zorundalar. Tıpkı 2017 Hamburg’daki G20 zirvesinde Federal Basın Bürosu tarafından akreditasyonu geri çekilen dokuz gazeteci gibi. Kendilerini, buna karşı mahkemede başarıyla savundular. Bu, Almanya’da hukukun üstünlüğünün işlediğini ve basın özgürlüğünün Avrupa dâhil diğer ülkelerde olduğu kadar kötü olmadığını gösteriyor. Ancak çatlaklar büyüyor.
Biz uyanık olacağız!