“İnternet yaşamdır!” Bu söz ülkemizdeki internetin öncülerinden, dijital hak ve özgürlük mücadelesinin bir neferi olan, kısa süre önce kaybettiğimiz Doç. Dr. Mustafa Akgül’ün yaşam sloganıydı. Akgül Hoca hiç yılmadan 1987’den itibaren 20 yıl boyunca, bu sloganla İnternet Haftası etkinliklerini örgütledi. Bununla da yetinmeyip İnternet Konferansları yoluyla dijital haklar ile ilgili gelişmeleri ve alandaki bilimsel çalışmaları kamuoyuyla buluşturdu, eğitimler verdi, özgür ve açık kaynaklı yazılımı savundu. Bu yıl, 11-24 Nisan 2019 tarihlerinde, Türkiye’nin internetle buluşmasının 26. yılında, Akgül Hoca’nın değerli anısına, alanda çalışan sivil toplum kuruluşları tarafından 22. İnternet Haftası düzenlendi[i] ve bu hafta kapsamında, dijital hakları savunan sekiz bileşen tarafından bir bildirge yayımlandı.
Her yıl düzenlenen İnternet Haftası ve etkinlikleri üzerine yazmaktansa, sekiz STK tarafından yayımlanan bu bildirgenin özüne ve küresel yakın tarihle bağlantısına bakalım.
1. İnternet özgürlüklerine dair ilk deklarasyon ne zaman yayımlandı?
Dünyada internet özgürlüklerine dair ilk deklarasyon, Temmuz 2012’de ilan edildi. ABD’de dönemin Demokrat ve Cumhuriyetçi hükümetleri tarafından öne çıkarılan, milyonlarca yurttaşı temsil eden 2000 örgüt tarafından imzalanan ve 70 dile çevrilen bu bildiri[ii] temel haklara dayanıyordu:
- Özgür ve açık interneti savunuyoruz.
- İnternet politikasının yapımında şeffaf ve katılımcı süreçleri destekliyoruz ve aşağıdaki prensiplerin gerekliliğine inanıyoruz:
- İfade özgürlüğü: İnternette sansüre yer yoktur.
- Erişim: Hızlı ve fiyatı uygun ağlara evrensel erişimi yaygınlaştırmak esastır.
- Açık ağlar: İnternet açık ağ özelliğiyle, herkesin bağlanma, iletişim kurma, yazma, okuma, izleme, konuşma, dinleme, öğrenme, üretme ve inovasyona dahil olma özgürlüğünü kollar.
- İnovasyon: Yeni üretim süreçlerine dahil olma özgürlüğünü korumak esastır. Yeni teknolojiler bloklanmamalı ve inovatif üretim yapanlar, kullanıcıların eylemleri nedeniyle cezalandırılmamalıdır.
- Mahremiyet: Mahremiyeti korumalı; bireylerin kendi veri ve cihazlarını kontrol edebilme hakkı savunulmalıdır.
Burada dikkat çeken madde hiç kuskusuz inovasyonla ilgili olandır. Zira bu madde, online platform iletişimi üzerinden büyüyen dev markaların (Facebook, Google, Twitter vb.), Cambridge Analytica skandalına kadar, kullanıcı şikâyetlerine rağmen hızla büyümesine neden olan politikaları perçinleyen madde olarak yakın tarihe damgasını vurdu.
2. Yakın geçmişte küresel düzenlemelere öncülük eden İnternet Anayasası örnekleri var mı?
İnternet Anayasası inisiyatifleri arasında en çok ses getiren örnek, Brezilya Hükümeti Adalet Bakanlığı ve Fundacao Getulio Vargas’taki Hukuk Fakültesi’ne bağlı Teknoloji ve Toplum Merkezi’nin ortaklığıyla, 2009 yılında ilk taslağı oluşturulan Marco Civil’dir[iii]. Mahremiyeti, net tarafsızlığını, internet ve çevrimiçi servis sağlayıcılara serbestlik sağlamayı, şeffaf ve açık devlet politikalarını ve internetin sivil hakların öncülü olduğunu vurgulayan bir metin olarak dikkat çeker. Bu metin, kamuoyunun yorum ve önerileri alınarak oluşturuldu, 2011’de dört bakanlığın desteğiyle Kongre’den de yeşil ışık aldı. Amerikan Ulusal Güvenlik Birimi’nin (NSA) Brezilya telekom ağlarını gözetleme iddialarına karşı, Brezilya hükümetinin reaksiyonu olarak gelişen İnternet Anayasası, 24 Eylül 2013’te Başkan Dilma Roussef tarafından Birleşmiş Milletler Genel Konseyi’nde ilan edildi.
Başka bir bölgesel örnek, Pan-Afrika İnisiyatifi’nin İnternet Haklar ve Özgürlükler deklarasyonudur[iv]. Bu deklarasyon, genel olarak bireylerin internet alanındaki haklarını ve Afrika’nın sosyo-ekonomik kalkınmasına dair ihtiyaçlarını ve amaçlarını geliştirebilecek bir internet ortamı oluşturmanın yolunu arayan bir ilkeler bütünüdür. Temel aldığı belgeler, 1981 Afrika İnsan Hakları Manzumesi, Afrika’da Bağımsız ve Çoğulcu Basın için 1991 Windhoek Deklarasyonu, 2011 Afrika Yayıncılık Manzumesi, 2002 Afrika İfade Özgürlüğü ve İlkeleri Deklarasyonu ve 2011’de yayımlanan Bilgiye Erişim için Afrika Platformu bildirgesidir. Bu deklarasyonun özelliği, Birleşmiş Milletler internet yönetişim havuzu tarafından da desteklenen ‘farklı çıkarlara sahip geniş yelpazede aktörlere’ (multi-stakeholder governance) hitap eden çoğulcu yaklaşımı benimsemiş olmasıdır.
3. Bu tip düzenlemeler Türkiye’de nasıl yankı uyandırdı?
Metnin başında belirttiğimiz Türkiye’de yıllık İnternet Haftası bildirgeleri dışında ciddi bir sivil örgütlenmeye rastlanmasa da, yine de bazı önemli adımlardan söz edilebilir. 4-5 Eylül 2014’te İstanbul’da IGF-İnternet Yönetişim Forumu’yla[v] eş zamanlı olarak, Alternatif Bilişim Derneği’nin inisiyatifiyle gerçekleşen Internet Ungovernance Forum (İnternet Anti-Yönetişim Forumu)[vi]üzerinde durmaya değerdir. ‘Multi-stakeholderism’ yapısı yüzünden, internetin sahip olduğu problemlerin çoğunun asıl müsebbibi olan devlet ve şirketler, IGF’de gereğinden fazla temsil edildiğinden, İnterneti savunmak ve sivil toplum örgütlerinin, aktivistlerin ve halkın da seslerini duyurabilecekleri bir alan yaratmak için oluşturulan bu fikir oldukça heyecan yarattı. Bu forumda sansür, ifade özgürlüğü, gözetim, mahremiyet, aşırı ticarileşme, süper tekeller, korumacı, yasakçı, muhafazakâr yaklaşımlar ve Türkiye’de de tanık olunan ciddi sorunlu yönetişim örneklerinden yola çıkan eleştirel bakışla, interneti toplumumuzun, şehirlerin, eğitimin, sağlığın, iş, medya, iletişim, kültür ve günlük aktivitelerin temel altyapısı olarak yeniden yapılandırma idealleri tartışıldı. Türkiye’de bugün bile sansür, bloklama ve engellemelere karşı duran sivil ses mevcutsa, zihinsel yapıtaşlarının bu tip birleşmelerde oluştuğu söylenebilir.
4. “Temel insan hakkı olarak internete erişim” ne zaman düzenlendi?
Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Konseyi, 30 Haziran 2016’da, internet erişimini haksızca engelleyen ülkeleri kınama amaçlı bir çözüm önerisi yayımladı[vii]. 70 ülkenin imzasıyla resmiyete kavuşan belge, ne yazık ki, Rusya, Çin, Suudi Arabistan, Güney Afrika ve Hindistan’ın vetosuyla karşılaştı. Açık erişimin ve kadınların dijital okuryazarlıklarının altını çizen bu metin, hükümetlerin internetle ilgili hukuki düzenlemelerine yönelik bir hareket planı öneriyor ancak herhangi bir yaptırım içermiyor.
5. Türkiye’de en son yayımlanan bildirge ne tür maddeler içeriyor?
Yazının da başında bahsettiğimiz gibi, Türkiye’de internetin 26. yaşı nedeniyle 11- 24 Nisan günleri arasında 22. İnternet Haftası kapsamında, dijital hakları savunan sekiz bileşen tarafından bir bildirge yayımlandı[viii]. Kişisel verilerin korunması, sansür ve ifade özgürlüğü, sayısal uçurum, dijital gözetim, yeni medya okuryazarlığı ve bilişim eğitimi konularına odaklanan bu bildirge, ülkenin dijital haklar ve özgürlükler konusundaki karanlık tablosunu bir kez daha gözler önüne serdi.
6. Peki “İnternet yaşam” ise nefes almaya nasıl devam edeceğiz?
Çok doğru! Her nettaş[ix] paylaştığı ağları, müşterek kültür ve sorumluluk kapsamında korumak ve gözetlemeci, sansürcü unsurlardan arındırmak için üstüne düşeni yapmalı. Erişim kısıtlamalarını izlemeli, kayıt altına almalı, haklarımızı gözetmeli ve açık, şeffaf veri kültürünün gelişmesi için üretmeyi, ağların dağarcığını dağıtık olarak zenginleştirmeyi ve sahiplenmeyi sürdürmeliyiz. İsterseniz, bir de 22. İnternet Bildirgesi’ni yayımlayan sivil bileşenlere kulak verelim:
Tüm bu veriler ve gelişmeler ışığında STK’lar olarak bizler,
- İnternet ve diğer tüm bilimsel, teknolojik gelişmelerin insanlığın ortak birikimi olduğunu savunmaya,
- İnternete konan sansürün, engellemelerin ve sınırlandırmaların, güvenceye alınmış temel hak ve özgürlüklerin kullanımını olumsuz etkilemesine karşı mücadele etmeye,
- Sosyal medyanın salt bir tüketim ve teşhir aracı olarak görülmesine ve kullanılmasına karşı, yepyeni bir iletişim kültürünün gelişmesi için çabalamaya,
- Yaşamımızı hızla saran teknolojilerin temel hak ve özgürlüklerimizi sınırlandırmasına,
- Gözetim/denetim toplumu yaratma çabalarına karşı çıkmaya, teknolojinin insanı ve toplumu daha fazla özgürleştirmesi amacıyla kullanılması için mücadele etmeye,
- Küresel ve yerel ölçekte, ülkeler, bölgeler, kentler, kent merkezleri ve çevreleri arasında, sosyal sınıflar ve tabakalar arasında bilgi ve iletişim teknolojilerine erişim açısından oluşan uçurumlara karşı mücadele etmeye; teknolojik zenginliklerin sadece belirli merkezlerde birikmesine karşı çıkmaya,
- Teknoloji kullanımı ve erişimi konusunda toplumsal cinsiyet rol ve örüntülerine bağlı eşitsizliklerin giderilmesi için mücadele etmeye,
- Düşünce, inanç ve ifade özgürlüğünün kullanılmasında internet aracının en etkin kullanımını sağlamak için çalışmalar yapmaya,
- İnternet üzerinden gerçekleştirilen her türlü iletişimin, paylaşımın ve özel bilgilerin istenmeyen kişiler tarafından izlenmesine, kayıt altına alınmasına karşı güvenli iletişim hakkını savunmaya,
- Bilimsel ve teknolojik birikimin, kişisel veya özel mülk olmasına karşı çıkmaya,
- Bu ortak birikimler üzerinde toplum yararına olmayan bir tahakküm kuran patent ve lisanslara karşı, paylaşımcı üretim modellerini ve lisanslarını savunmaya,
- “Özgür yazılım” felsefesinin tanıtılmasını ve yaygınlaştırılmasını sağlamaya, özgür yazılımı destekleyen çalışmalar yapmaya,
- İnternet kullanımı ve özgür yazılım alanlarında yaşanan ulusal ve genel sorunlara çözüm aramaya
Devam edeceğiz.
Ez cümle: YAŞASIN AÇIK VE ÖZGÜR İNTERNET!
[i] https://internethaftasi.org.tr/2019/
[ii] https://www.politico.com/story/2012/09/declarationof-internet-freedom-081300
[iii] https://en.wikipedia.org/wiki/Brazilian_Civil_Rights_Framework_for_the_Internet
[iv] https://africaninternetrights.org/about/
[v] https://www.intgovforum.org/multilingual/content/igf-2014-4
[vi] https://iuf.alternatifbilisim.org/index-tr.html
[vii] https://www.article19.org/data/files/Internet_Statement_Adopted.pdf
[viii] https://internethaftasi.org.tr/2019/internet-bildirgesi/
[ix] Michael Hauben`in 1995´te literatüre kazandırdığı Netizen kavramından yola çıkarak ilk olarak Dr. Özgür Uçkan tarafından ortaya atılan melez terim, ağları (neti) ortak sorumlulukla paylaşan yurttaşlar anlamına geliyor.
Kaynak:Susma24